Ankara BAM 23. H.D. 2021/872 E. 2021/973 K.

16-10-2021

Özeti: Dava, davacıların murisi ile davalı arasındaki poliçeye dayalı olarak teminat bedelinin tahsili istemine ilişkindir. İstinaf aşamasında alınan bilirkişi raporunda, sigortalının poliçenin kuruluşunda ve devamında akdin asli unsuru olan sağlıkla ilgili doğru beyanda bulunma yükümlülüğünü yerine getirmediği, kendisini bilgilendirmeyen kuruluş ile eşit oranda kusurlu davrandığının düşünülmesinin mümkün olduğu görüşü bildirilmiştir. Uyulmasına karar verilen Yargıtay bozma kararı doğrultusunda, rizikonun gerçekleştiği dönem olan ikinci poliçe düzenlenirken yoğun bakımda olan sigortalı murisin bildirim yükümlülüğünü ihmal suretiyle ihlâl ettiği kabul edilmiş, Ticaret Kanunu’nda ihmal suretiyle beyan yükümlülüğüne uymama hali için tazminattan indirim gerektiğinin düzenlendiği gözetilerek, bilirkişi raporundaki %50 oranının somut olayın özelliğine uygun düştüğü değerlendirilip belirlenen tazminat tutarı üzerinden davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

DAVA : Alacak

DAVA TARİHİ : 20.12.2013

KARAR TARİHİ : 22.06.2021

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi'nin 22.12.2020 tarih ve ... K. sayılı kararıyla, Dairemizin 18.06.2019 tarih ve .... K. sayılı kararının bozulmasına karar verilmesi üzerine, HMK'nın 373/3. maddesi uyarınca duruşma yapılmasına karar verildi, dosya incelendi;

GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :

İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ :

Davacılar vekili; müvekkillerinin miras bırakanı ...'ın ... A.Ş. ... şubesinden kredi kullandığını, davalı ... şirketinin krediyi kullandıran ... şubesi aracılığı ile miras bırakanı 22.02.2013-22.03.2014 tarihleri için ... ... Sigortasının sigortalısı yaptığını, miras bırakanın 06.05.2013 tarihinde vefat ettiğini, davalı ... şirketinin hem kredi kullandıran bankaya hem de müvekkillerine her hangi bir ödeme yapmadığını, kredi geri ödemelerinin müvekkilerince yapıldığını ileri sürerek, 67.768,67 TL.'nin miras bırakanın ölüm tarihinden itibaren reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı vekili; poliçenin daini mürtehini ve lehtarı hak sahibi ilgili ... Şubesi olduğundan ve lehtar muvafakati ibraz edilmediğinden davacıların aktif taraf ehliyeti olmadığını, murisin poliçeyle teminat altına aldırmak istediği ve akdin kurulması aşamasında gizlediği meme kanseri karşılığı herhangi bir prim ödemediğini, bu riskin teminat altına alınmadığını, bir an için ihbar mükellefiyetine riayet edildiği ve risk tarihi itibari ile teminatın geçerli olduğu kabul edilse dahi murisin bankaya halen borcu olup talep edilebilecek tutarın en çok 32.846,31TL olabileceğini, murisin ölüm nedeninin teşhisi ... sözleşmesi akdedilmeden önce konulan ve beyan edilmeyen meme kanseri olduğunu, sigortalının poliçe tanzim tarihinde bu hastalık sebebiyle yoğun bakımda yatıyor olduğunu, sözleşmenin akdinden önce var olan hastalığın akdin yapılmaması veya değişik şartlarda yapılmasını gerektirecek kadar önemli ve ölüme sebep olan hastalık olduğunu, mevzuat gereği müvekkilinin cayma hakkı bulunduğunu, bildirmemenin kusura dayanması halinde tazminat ödenmeyeceğini, kasıt halinde prime de hak kazanılacağını, kabul anlamına gelmemek üzere taleplerin kabulü halinde beyan edilmeyen hastalık ile ölüm arasında illiyet bağı olduğundan kusur oranında indirim talep ettiklerini,yine temerrüt tarihinden itibaren faiz talep edilebileceğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

YARGILAMANIN SEYRİ VE SONUCU :

İlk derece Mahkemesinin 27.03.2017 tarih ve .... K. sayılı kararıyla; davacılar murisi müteveffa ...'ın kullandığı kredinin teminat altına alınması için şube aracılığı ile 67.768,47 TL ... bedelli 20.12.2011 tarihli "... ... ..." poliçesinin tanzim edildiği, poliçenin 26.12.2011/2012 tarihleri arasında himaye sağladığı, poliçe başvuru formunda sigortalının imzasının bulunduğu, sigortalının sağlık beyan formu kısmında poliçe tanzim tarihinde ve son 5 yıl içerisinde ard arda 30 günden fazla sağlık raporu ile izin almadığını, altı haftadan fazla olmamak kaydı ile düzenli olarak tıbbi tedavi görmediğini veya ilaç kullanmadığını beyan ettiği, bilahare müteveffa ... adına 22.02.2013 tarihli "... ... ..." poliçesinin tanzim edildiği, poliçenin 22.02.2013/2014 tarihleri arasında himaye sağladığı, sertifika formunda sigortalının imzasının bulunmadığı, sigortacının imzasının yer aldığı, sigortalının 22.02.2013- 2014 vadeli ... ... ... koruma süresi içinde 06.05.2013 tarihinde vefat ettiği, davalının sigortalının beyan yükümlülüğünü yerine getirmediğinden bahisle davacılara veya krediyi kullandıran bankaya herhangi bir tazminat ödemesi yapmadığı, ancak 22.02.2013 tarihli ... poliçesine dair başvuru ve bilgilendirme formlarında mütevefa ...'ın imzasının bulunmadığı, bu nedenle sigortalının beyan yükümlülüğünü kasten yerine getirmediğinin kabulünün mümkün olmadığı, ... priminin ise 22.02.2013 tarihinde ... hesabından peşin olarak tahsil edildiği, bu nedenle poliçenin geçerli ve ayakta olduğu, can ... poliçesi meblağ ... olmakla belirlenen poliçe ... bedelinin tamamının ... şirketine başvuru tarihinden 10 gün içinde ödemesi gerektiği halde davalının 23.07.2013 tarihli yazıda tazminatın ödenmeyeceğini bildirmesiyle de temerrüdün oluştuğu gerekçesiyle, davanın kabulüne, 67.768,47 TL'nin 23.07.2013 tarihinden itibaren 3095 sayılı Yasanın 2/2 md gereğince avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacılara ödenmesine karar verilmiştir.

Karara karşı davalı vekilince istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemizin 18.06.2019 tarih ve ... K. sayılı kararıyla; müteveffa sigortalı ... ile davalı ... şirketi arasında 20.12.2011 tarihli "... ... ..." poliçesinin tanzim edildiği, poliçenin 26.12.2011 ila 26.12. 2012 tarihleri arasında himaye sağladığı, poliçe başvuru formunda sigortalının imzasının bulunduğu, sigortalının sağlık beyan formu kısmında; poliçe tanzim tarihinde ve son 5 yıl içerisinde ardarda 30 günden fazla sağlık raporu ile izin almadığını, altı haftadan fazla olmamak kaydı ile düzenli olarak tıbbi tedavi görmediğini veya ilaç kullanmadığını beyan ettiği, poliçenin kredi süresince otomatik olarak yenileneceği kararlaştırılmış olup davalı ... şirketince 22.02.2013 tarihli "... ... ..." poliçesinin tanzim edildiği, poliçenin 22.02.2013 ila 22.02.2014 tarihleri arasında himaye sağladığı, sertifika formunda sigortalının imzasının bulunmadığı, sigortacının imzasının yer aldığı, dosyada mevcut tıbbi bilirkişi raporlarından müteveffa sigortalının 22 Ekim 2005 tarihinde yapılan biyopsi sonucu meme kanseri tanısı aldığı, tedavisinin ilk poliçenin düzenlendiği tarihe kadar devam ettiği, ilk yapılan ve sigortalının imzasının bulunduğu poliçede bu durumun bildirilmediği, beyan edilmeyen hastalığı ile vefatına neden olan "bakteriyel pnömoni ve septisemi" arasında illiyet bağı bulunduğunun tespit edildiği, dosyada yer alan ölüm belgesinden 06.05.2013 tarihinde "doğal ölüm" nedeniyle vefat ettiğinin anlaşıldığı, sigortalının poliçe tanzim tarihi olan 26.12.2011 tarihinden önce sigortacının iddia ettiği şekilde meme kanseri tedavisi gördüğü konusunda taraflar arasında ihtilaf bulunmadığı, davacılar vekilinin 30.09.2014 tarihli duruşmada murisin kanser hastası olarak uzun süredir tedavi gördüğü ve bu nedenle vefat ettiğine ilişkin itirazlarının olmadığını, ancak sigortaya başvuru formunda bu doğrultuda beyanda bulunulmasi için bir bilgilendirme yahut uyarı yapılmadığı için müvekkilleri murisinin bu durumu bildirmediğini belirttiği, ... sözleşmesi kurulurken sigortalıya yüklenen doğru bilgi verme (ihbar) yükümlülüğünü düzenleyen 6102 sayılı TTK 1435, 1439 ve 1440. maddeleri her ne kadar mal sigortalarına ilişkin bulunmakta ise de Yargıtay'ın yerleşik kararları ile ... sigortalarında da uygulandığı, hatta anılan bu düzenlemenin ... ... Genel Şartlarının C-2.2. maddesi ile sözleşme hükmü halini aldığı, müteveffa sigortalı tarafından ilk ... poliçesi düzenlenirken vefatı ile beyan edilmeyen hastalığı arasında illiyet bağı bulunduğundan, doğru beyanda bulunma yükümlülüğü ihlâl edildiği gibi müteveffa sigortalının imzasının bulunduğu ilk poliçe ile kararlaştırılması nedeniyle yenilenen ikinci poliçede de hastalığa ilişkin ... şirketi bilgilendirilmemiş olup soru formu bulunmamasının doğru beyanda bulunma yükümlülüğünü ortadan kaldırmayacağının açık olduğu, kasten doğru beyanda bulunma yükümlülüğünün ihlali ile gerçekleşen riziko arasında bağlantı bulunduğundan sigortacının tazminat ödeme borcunun ortadan kalkacağı kanaatine varıldığı gerekçesiyle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, İlk derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine dair yeniden esas hakkında karar verilmiştir.

Dairemiz kararına karşı davacılar vekilince temyiz yoluna başvurulması üzerine Yargıtay 17. Hukuk Dairesi'nin 22.12.2020 tarih ve .... Karar sayılı kararıyla; "... sözleşmeleri iyi niyet sözleşmeleri olup, taraflar sözleşme kurulması aşamasında birbirlerini aydınlatma yükümlülüğü altındadır. Bu yükümlülük poliçe yapıldıktan sonraki değişiklikleri de kapsar...Poliçenin tanzim edildiği ve rizikonun gerçekleştiği tarih itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK'nun 1435. maddesi ile, ... sözleşmesinin kurulması sırasındaki sigortalının doğru bilgi verme (beyan) yükümlülüğünün kapsamı düzenlenmiştir. ... hukukuna ilişkin genel düzenleme mahiyetinde olan bu hüküm, ... sigortalarında da uygulanmaktadır. Gerek TTK'nun 1435. maddesi ve gerekse ... ... Genel Şartlarının C-2.2. maddesi düzenlemesine göre; ... şirketinin sorusu üzerine veya herhangi bir soru sorulmadan (dolayısı ile buna ilişkin bir form doldurulmadan) sigortalı, sözleşmenin yapılması sırasında kendisinin bildiği ve sigortacının sözleşmeyi yapmamasını veya daha ağır şartlarla yapmasını gerektirecek bütün halleri sigortacıya bildirmekle yükümlüdür.... sözleşmesinin kurulması sırasındaki beyan yükümlülüğüne uymamanın sonuçları ise, aynı kanunun 1439/2. maddesinde düzenlenmiş; beyan yükümlülüğüne uymamanın kasten ya da ihmalle olması şeklinde ikili bir ayrım yapılmıştır...Somut olayda sigortalı muris tarafından 26.1.2012-25.1.2019 tarihleri için 140.000,00 TL bedelli konut kredisi kullanılmıştır. ... ... ... poliçesi ilk olarak 26.12.2011-26.12.2012 tarihleri için, yenileme süresi 4 yıl olarak düzenlenmiştir. ... ... ... poliçesi ikinci olarak ise 22.2.2013-22.2.2014 tarihleri için yenileme süresi 3 yıl olarak düzenlenmiştir. Muris 6.5.2013 tarihinde vefat etmiş olup kanser hastalığı tanısı 2005 yılında konulmuş, ölüm ile bildirilmeyen hastalık arasında illiyet bağı olduğu saptanmıştır. İkinci poliçe başvuru formunda 'Malul olmadığımı, şu anda ve son 5 yıl içerisinde art arda 30 günden fazla sağlık raporu ile izin almadığımı(hastalık veya kaza sonucunda), altı haftadan fazla olmamak kaydıyla düzenli (günlük, haftalık, aylık) olarak tıbbi tedavi görmediğimi veya ilaç kullanmadığımı beyan ederim.' şeklinde matbu ifade yer almakla birlikte, sigortalı murisin ikinci ... başvuru ve bilgilendirme formlarında imzasının bulunmadığı, ikinci poliçe düzenlenmeden kısa süre önce 16.2.2013 tarihinde yoğun bakıma alındığı görülmüştür...Sigortalıda poliçe tanziminden önce mevcut olan kanser hastalığının, riskin kapsamı konusunda değerlendirme yapma hakkı bulunan sigortacıya bildirilmesi gerektiği açıktır. Rizikonun gerçekleştiği dönem olan ikinci poliçe düzenlenirken sigortalı yoğun bakımda olduğundan kasten bildirim yükümlülüğünü ihlal ettiğinden söz edilemez. Ancak TTK'nun 1439/2. maddesindeki açık ifadelerle, sigortalının ihmali ile beyan yükümlülüğüne aykırı davranılması halinin tazminattan indirim sebebi olduğu kabul edilmiştir. Bu durumda sigortalının kanser hastası olduğu dikkate alındığında, kişiyle ilgili risk değerlendirmesini sağlıklı bir kişininkinden farklı yapacak olan sigortacıya eski hastalığın bildirilmesi gerektiği ve bildirim yapılmayışının sigortalının ihmali davranışı olduğunun kabulü gerekir...Açıklanan hukuki ve maddi vakıalar karşısında mahkemece; murisin, sigortacı için önemli sayılabilecek bir hususu bildirme yükümlülüğünü ihmal suretiyle ihlal ettiği; TTK'nun 1439/2. maddesinin ilk cümlesindeki ihmal suretiyle beyan yükümlülüğüne uymama hali için tazminattan indirim gerektiğinin düzenlendiği gözetilmek suretiyle; kanser hastalığının bildirilmesi halinde alınacak (alınması gereken) prim ile bildirilmediği için alınan prim arasındaki orana göre proporsiyon hesabıyla tazminatın belirlenmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle yazılı biçimde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir." gerekçesiyle Dairemiz kararının bozularak kaldırılmasına karar verilmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ,

HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE :

Dava, davacıların murisi ile davalı arasındaki ... ... ... Poliçesine dayalı olarak teminat bedelinin tahsili istemine ilişkindir.

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi'nin 22.12.2020 tarih ve .... K. sayılı kararıyla, Dairemizin 18.06.2019 tarih ve .... K. sayılı kararının bozulmasına karar verilmesi üzerine, HMK'nın 373/3. maddesi uyarınca duruşma açılmış, taraflar duruşmaya çağrılmış, usul ve yasaya uygun olan bozma kararına uyulmasına karar verilmiştir.

Dosya kapsamından; davacıların murisinin kullandığı konut kredisi için ilk olarak 26.12.2011-26.12.2012 tarihleri için yenileme süresi 4 yıl olan, ikinci olarak ise 22.02.2013-22.02.2014 tarihleri için yenileme süresi 3 yıl olan ... ... ... Poliçesi düzenlendiği, kanser hastalığı tanısının 2005 yılında konulduğu, ikinci ... başvuru ve bilgilendirme formlarında murisin imzasının bulunmadığı, ikinci poliçe düzenlenmeden kısa süre önce 16.02.2013 tarihinde yoğun bakıma alındığı, murisin 06.05.2013 tarihinde vefat ettiği, ölüm ile bildirilmeyen hastalık arasında illiyet bağı bulunduğunun saptandığı anlaşılmıştır.

TTK’nin 1439/2 maddesi, "(2) Rizikonun gerçekleşmesinden sonra, ... ettirenin ihmali ile beyan yükümlülüğü ihlal edildiği takdirde, bu ihlal tazminatın veya bedelin miktarına yahut rizikonun gerçekleşmesine etki edebilecek nitelikte ise, ihmalin derecesine göre tazminattan indirim yapılır. ... ettirenin kusuru kast derecesinde ise beyan yükümlülüğünün ihlali ile gerçekleşen riziko arasında bağlantı varsa, sigortacının tazminat veya bedel ödeme borcu ortadan kalkar; bağlantı yoksa, sigortacı ödenen primle ödenmesi gereken prim arasındaki oranı dikkate alarak ... tazminatını veya bedelini öder." hükmünü içermektedir.

Dairemizce istinaf aşamasında alınan 13.03.2019 tarihli bilirkişi raporunda; sigortalının poliçenin kuruluşunda ve devamında akdin asli unsuru olan sağlıkla ilgili doğru beyanda bulunma yükümlülüğünü yerine getirmediği, kendisini bilgilendirmeyen ... kuruluşu ile eşit oranda kusurlu davrandığının düşünülmesinin mümkün olduğu görüşü bildirilmiştir.

Buna göre uyulmasına karar verilen Yargıtay bozma kararı doğrultusunda, rizikonun gerçekleştiği dönem olan ikinci poliçe düzenlenirken yoğun bakımda olan sigortalı murisin bildirim yükümlülüğünü ihmal suretiyle ihlâl ettiği kabul edilmiş, TTK'nın 1439/2. maddesinin ilk cümlesindeki ihmal suretiyle beyan yükümlülüğüne uymama hali için tazminattan indirim gerektiğinin düzenlendiği gözetilerek, bilirkişi raporundaki %50 oranının somut olayın özelliğine uygun düştüğü değerlendirilip belirlenen 33.884,24 TL. tazminat tutarı üzerinden davanın kısmen kabulüne, fazlaya ilişkin istemin reddine karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM :

Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:

1-Davanın KISMEN KABULÜNE, 33.884,24 TL'nin 23.07.2013 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacılara ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,

2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 2.314,64 TL harçtan peşin alınan 1.157,35 TL'nin mahsubu ile kalan 1.157,29 TL'nin davalıdan alınarak Hazine'ye gelir yazılmasına,

3-Davacılar tarafından yapılan 80,00 TL tebligat gideri, 82,50 TL posta masrafı, 750,00 TL bilirkişi ücreti, 218,50 TL temyiz yoluna başvurma harcı olmak üzere toplam 1.131,00 TL yargılama giderinden davanın kabul oranına göre 565,60 TL.'nin davalıdan alınarak davacılara verilmesine, fazlasının davacılar üzerinde bırakılmasına,

4-Davalı tarafından yapılan 75,00 TL tebligat gideri, 69,00 TL posta masrafı, 1.000,00 TL bilirkişi ücreti, 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı olmak üzere toplam 1.229,70 TL yargılama giderinden davanın red oranına göre 614,85 TL'nin davalcılardan alınarak davalıya verilmesine, fazlasının davalı üzerinde bırakılmasına,

5-Karar tarihindeki AAÜT uyarınca 5.082,64 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,

6-Karar tarihindeki AAÜT uyarınca 5.082,64 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine,

7-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde gideri içerisinden alınarak yatıranlara iadesine,

22.06.2021 tarihinde, davacılar vekili Av. ... ve davalı vekili Av. ...'in yüzüne karşı, HMK'nın 362/(1)-a maddesi uyarınca (Ek madde 1 gereği belirlenen kesinlik sınırı 78.630,00 TL.'nin altında kaldığından) KESİN olmak üzere, oybirliği ile karar verildi.

Öne Çıkanlar