Ankara BAM 27. H.D. 2020/531 E. 2021/590 K.

16-10-2021

Özeti: Yol yapım işinin sözleşmeyle davalı tarafça üstlenildiği, yol yapımı on yedi yıl sürdüğünden satıh kaplamanın bozulduğu, bozulan sathın davalı tarafından onarıldığı, asfaltlanan kısım üzerinde bulunan gevşek malzeme nedeniyle direksiyon hakimiyetinin kaybı sonucu meydana gelen kazada aracın hasarlandığı belirtilmiştir. Sigorta şirketi tarafından sigortalı hakkında açılan davada Adli Tıp Kurumu'nun kazanın oluşumunda sigortalının yüzde yetmiş beş ve araç sürücüsünün yüzde yirmi beş oranında kusurlu olduğunu rapor ettiği görülmektedir. Mahkemenin davanın kabulüne karar verdiği, sigortalının İcra Müdürlüğünün dosyasına ödeme yaptığı öne sürülerek bu tutarın ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep edilmiştir. Kazanın davalı tarafından sözleşme kapsamında inşa edilen yolun bakım yapılan kesiminde gevşek malzeme bırakılması, gerekli işaretlemelerin de yapılmaması sonucu işin henüz geçici kabulünün yapılmadığı dönemde meydana gelen kaza sonucu üçüncü kişinin uğradığı zarar nedeniyle davacının idare mahkemesi kararı gereğince icraen ödediği tazminatın davalının yükleniciden rücuen tahsilini talep etmekte haklı olduğundan davalının istinaf başvurusunda ve mahkemece davacı taraf harçla sorumlu tutulmamış bulunduğundan davacının istinaf başvurusunda isabet bulunmamaktadır. Mahkemece, dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilerek yasal düzenlemelere uygun ve isabetli gerekçeyle karar verilmiş olduğu, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla tarafların istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmesi gerekmektedir.

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan eser sözleşmesinden kaynaklanan rücuen tazminat talepli olup mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Davacı vekili özetle; ... yolu yapım işinin 07.01.1991 tarihli sözleşmeyle davalı tarafça üstlenildiğini, yol yapımı 17 yıl sürdüğünden satıh kaplamanın bozulduğunu, bozulan sathın davalı tarafından onarıldığını, geçici kabulün 2007 yılında yapıldığını, 08.10.2007 tarihinde asfaltlanan kısım üzerinde bulunan gevşek malzeme nedeniyle direksiyon hakimiyetinin kaybı sonucu meydana gelen kazada .... plakalı aracın hasarlandığını, sigorta şirketi tarafından müvekkili hakkında açılan Mardin İdare Mahkemesinin 2008/814 esas sayılı davasında Adli Tıp Kurumu'nun kazanın oluşumunda müvekkilinin %75 ve araç sürücüsünün %25 oranında kusurlu olduğunu rapor ettiğini, mahkemenin davanın kabulüne karar verdiğini, müvekkilinin Şişli 7. İcra Müdürlüğünün .... sayılı dosyasına 24.591,65 TL ödeme yaptığını öne sürerek bu tutarın ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı vekili özetle; zamanaşımı def'inde bulunarak ... Devlet Yolu yapım çalışmasının kaza tarihinden 15 yıl önce tamamlandığını ve ihale konusu işin idareye teslim edildiğini, kaza tarihi itibariyle taraflar arasında hiçbir hakediş ve sözleşme bulunmadığını, kaza yerinde müvekkilinin çalışmasının olmadığını, davacı tarafından düzenlenen belgelerde yol işaretlerinin düzgün ve eksiksiz olduğunun bildirildiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

İlk Derece Mahkemesince;" Davacı iş sahibinin ağır kusuru veya hilesinin varlığı iddia ve ispat edilmediğinden Sorumsuzluk anlaşması uyarınca davacının ödediği tazminatı davalıya rücu edebileceği kabul edilmiştir. Netice olarak davalı firmanın sözleşme, şartname hükümlerine göre yolun trafik güvenliğine uygun olarak kullanıma açılmasından sorumlu olduğu, gevşek malzemeli alan için gerekli işaretleme ve uyarıların konulmasından da davalı sorumlu olduğu, kazanın işaretleme eksikliğinden ileri geldiği mahkeme ilamından ve dayanak bilirkişi raporlarında anlaşılmakla , sorumsuzluk anlaşması hükümleri de nazara alınarak davacının ödediği bedeli rücuen davalıdan isteyebileceği kabul edilmiştir. Dava dilekçesinde davacı 24.591,65 TL talep etmiş ise de, icra dosyasına yapılan ödeme 23. 846,03 TL olduğundan bu ödeme miktarı kadar dava kabul edilerek ödeme tarihinden (icra dosyasına yatırılan toplu tahsilat tarihi ) itibaren işleyecek yasal faizle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, tahakkuk belgelerindeki gelir vergisi vb kesintiler, icra dosyasına yapılan ödeme içinde " olmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüyle 23.846, 03 TL'nin faiziyle tahsiline karar verilmiştir.

Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 06.02.2020 tarihli dilekçede kararın onanması talep edilmiş ise de, davaya konu alacağın sözleşmeye dayandığı, mahkemece tesis edilen kararda müvekkili harçtan muaf olduğu halde aleyhine yargılama giderinin ve bu suretle harç ödenmesine hükmedilmesinin 6001 Sayılı Kanunun amir hükümlerine aykırı olduğu nedeniyle kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; bizzat davacı tarafça düzenlenen 04.08.2008 tarihli yazıda kazanın olduğu yılın müvekkili tarafından imal edildiği, geçici kabulün 2007 yılında yapıldığı, yapım çalışmasının 17 yıl devam ettiği, ağır taşıt trafiği nedeniyle bozulmalar oluştuğu, bozulmaların gerekli yatay ve düşey işaretlemeler yapılarak tamir edildiği, tamir esnasında kaza meydana gelmediği ve işaretlemelerin karayolları teknik şartnamesine uygun olarak yapıldığı hususlarının bildirildiği, davacının idare mahkemesindeki davada da aynı yönde beyanda bulunduğu, bilirkişi raporlarının çelişkili olduğu, bilirkişi raporuna yönelik 07.05.2019 tarihli dilekçe içeriğinde yer alan hususların mahkemece tartışılmadığı ve değerlendirilmediği nedenleriyle kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan rücuen tazminat talepli olup mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.

Mahkemece davacı vekilinin istinaf başvurusu hakkında kararın miktar itibariyle davacı yönünden kesin olduğu gerekçesiyle reddine karar verilmiş ise de; istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf, başvurma hakkı bulunmasa veya başvurusu süresini geçirmiş olsa dahi vereceği cevap dilekçesiyle istinaf yoluna başvurabileceği (HMK 348) ve karar davalı tarafça istinaf edildiğinden davacının istinaf başvurusunun katılma yoluyla istinaf talebi olarak değerlendirilmesi gerekirken miktar itibariyle kesin olduğu gerekçesiyle reddine karar verilmesi doğru olmadığından davacının istinaf talebinin reddine dair 11.02.2020 günlü ek kararın kaldırılmasına karar verilerek davacının istinaf başvurusunun esası incelenmiştir.

Somut olayda tarafların yol inşasına ilişkin 07.01.1991 tarihli sözleşmeyi akdettikleri, Bayındırlık İşleri Genel Şartnamesinin sözleşmenin eki olarak belirlendiği, yüklenicinin işin devamı süresince gerekli emniyet tedbirlerini almak ve işaretlemeleri yapmakla yükümlü kılındığı, 3.şahısların uğrayacakları zararın gideriminden yüklenicinin sorumlu olduğunun kararlaştırıldığı, 08.10.2007 tarihinde ... plakalı kamyonetin asfaltlanan kısım üzerindeki gevşek malzeme (mıcır) bırakılması nedeniyle direksiyon hakimiyetinin kaybı sonucu meydana gelen kazada hasarlandığı, sigorta şirketinin ... hakkında açtığı Mardin İdare Mahkemesinin .... esas sayılı davasında Adli Tıp Kurumu tarafından yol bakım çalışması sırasında yol üzerinde gevşek malzeme bırakılması nedeniyle kazanın meydana geldiği, gerekli işaretlemelerin yapılmadığı nedenleriyle idarenin %75 oranında kusurlu olduğu gerekçesiyle davanın kabulüyle kusur oranına göre 15.465 TL'nin faiziyle tahsiline karar verildiği, kararın Danıştay denetiminden de geçerek kesinleştiği, davacı tarafça karar gereğince 19.10.2010 tarihinde 23.846,03 TL ödendiği, işin geçici kabulünü 12.12.2007 tarihinde onaylandığı 17.08.2009 tarihli kesin kabul tutanağında işin bitim tarihinin 30.11.2007 olarak tespit edildiği belirli olup, kazanın davalı tarafından sözleşme kapsamında inşa edilen yolun bakım yapılan kesiminde gevşek malzeme (mıcır) bırakılması, gerekli işaretlemelerin de yapılmaması sonucu işin henüz geçici kabulünün yapılmadığı dönemde meydana gelen kaza sonucu üçüncü kişinin uğradığı zarar nedeniyle davacı iş sahibinin idare mahkemesi kararı gereğince icraen ödediği tazminatın davalı yükleniciden rücuen tahsilini talep etmekte haklı olduğundan davalı vekilinin istinaf başvurusunda ve mahkemece davacı taraf harçla sorumlu tutulmamış bulunduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunda isabet bulunmamaktadır.

Mahkemece, dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilerek yasal düzenlemelere uygun ve isabetli gerekçeyle karar verilmiş olduğu, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla taraf vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1-) Taraf vekillerinin istinaf başvurularının 6100 Sayılı HMK.nun 353/1-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine,

2-) Davacı harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,

3-) Davalıdan alınması gereken 1.628,92 TL istinaf karar harcından peşin alınan 407,50 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.221,42 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazine'ye irat kaydına,

4-) Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderleri ile ödenen istinaf kanun yoluna başvurma haçlarının kendileri üzerinde bırakılmasına,

Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK.nun 353/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 10.06.2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Öne Çıkanlar