Davalılardan Biri Hakkında Özel Yetkili Mahkemenin Yetkili Olması - Davaların Ayrılmasının Gerekmediği

09-04-2021

ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 4. HUKUK DAİRESİ

Esas Numarası: 2020/1725

Karar Numarası: 2020/1616

Karar Tarihi: 16.10.2020

Özeti: Davacı tarafça, davalı şirketin (satıcı), konut amaçlı taşınmaz (mesken) sattığı ileri sürülerek dava açılmış olup, davalı müteahhit şirkete karşı açılan dava yönünden taraflar arasındaki ilişkide görevli mahkeme de tüketici mahkemesidir. Her ne kadar diğer davalı (arsa sahibi) yönünden görevli mahkeme, genel mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesi ise de, aynı davada bir kısım davalılar yönünden genel mahkemenin, diğer davalılar yönünden ise özel mahkemenin görevli olması halinde, davaların ayrılmasını gerektiren nedenler mevcut değil ise uyuşmazlığın çözümünde özel mahkemenin görevli olduğunun kabulü gereklidir. Bu nedenle diğer davalıya yöneltilen davanın da, tebaen özel yetkili olan Tüketici Mahkemesinde görülmesi gereklidir. Kanun gereğince, mahkemenin görevli olmadığı halde davaya bakmış olması karşısında, esas yönünden inceleme yapılmaksızın, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davaya ( ayrı bir tüketici mahkemesinin bulunmaması nedeniyle) tüketici mahkemesi sıfatıyla bakılması için dosyanın mahalline gönderilmesine karar vermek gerekmektedir.

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan yargılaması sonucunda mahkemece verilen karara karşı davacılar B. S., İ. F. S., Y. Ç. tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dosya incelendi. Gereği görüşülüp düşünüldü.

KARAR : TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:

Davacı (B. S.), davalı M. T. Ltd. Şti.'den, diğer davalıya ait taşınmaz üzerinde yaptığı inşaattan 90.000,00-TL bedelle daire satın aldığını, satış bedelini davalı şirkete ödediğini, şirket ile aralarında gayrimenkul satış sözleşmesi yapıldığını, bedeli ödendiği halde dairenin tapuda devir işleminin yapılmadığını, dairenin başka bir şahsa devredildiğini haricen öğrendiğini belirterek, satın aldığı dairenin veya muadili bir dairenin hükmen adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiş, temlik alacaklısı Y. Ç. tarafından verilen 28/1/1014 tarihli dilekçeyle talep, fazlaya ilişkin hak saklı tutulmak suretiyle şimdilik 90.000,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işletilecek ticari avans faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsili talebine yönelik olarak alacak davasına dönüştürülmüştür.

Davalı M. T. ... Ltd. Şti., davacı ile aralarında bir sözleşme imzalanmadığını, herhangi bir para almadığını belirterek davanın reddini istemiştir.

Davalı M. Ü., davacı ve diğer davalı arasındaki alım-satım sözleşmesinin tarafı olmadığını bu nedenle bir borç altına girmesinin mümkün olmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :

Mahkemece, davacı tarafından 90.000.00-TL'nin davalı şirkete ödendiğine dair hukuken geçerli yazılı bir belge ibraz edilmediği belirtilerek, davalı şirkete karşı açılan davanın ispat edilmediği gerekçesiyle reddine, davalı M. Ü.'ye karşı açılan davanın ise husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiş; karara karşı davacılar tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:

Davacılar, davalı şirket ile aralarında imzalanan sözleşmenin geçerli olduğunu, mahkemece bilirkişiden alınan raporda "Davacının 90.000,00 TL bedel karşılığında satın almış olduğu C Blok 5. Kat 12 No.lu bağımsız bölümünün kendi adına tescil edilmesi talebinin uygun olduğu" görüşüne yer verildiğini, mahkemece verilen kararın hatalı olduğunu ileri sürerek kararın kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini istemişlerdir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE:

Dava, taşınmaz satışından kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.

Mahkemece davalı şirket hakkındaki davanın ispat edilemediği, diğer davalı hakkındaki davanın ise husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.

Taraflar arasındaki esasa ilişkin uyuşmazlığın çözümünden önce davada gerek istinaf sebebi yapılan ve gerekse HMK'nın 355. maddesi gereğince kamu düzeni nedeniyle resen dikkate alınması gereken usule ilişkin aykırılıkların mevcut olup olmadığının tespiti gereklidir. Usule ilişkin aykırılıklar konusunda da öncelikli olarak ve mahkemece resen dikkate alınması gereken husus ise mahkemenin görevli olup olmadığı sorunudur. Zira görev, kamu düzenine ilişkin olup mahkemece yargılamanın her aşamasında resen dikkate alınabileceği gibi taraflarca da her zaman ileri sürülebilir.

6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 3. maddesine göre tüketici; ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, tüketici işlemi; mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder. Aynı Kanun'un 73. maddesi, bu Kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür. Bir hukuki işlemin sadece 6502 Sayılı Kanun'da düzenlenmiş olması tek başına o işlemden kaynaklanan uyuşmazlığın tüketici mahkemesinde görülmesini gerektirmez. Bir hukuki işlemin 6502 Sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için taraflardan birinin tüketici olması gerekir.

Somut olayda; davacı tarafça, davalı şirketin (satıcı), konut amaçlı taşınmaz (mesken) sattığı ileri sürülerek dava açılmış olup, davalı müteahhit şirkete karşı açılan dava yönünden taraflar arasındaki ilişkinin, 6052 Sayılı Kanun kapsamında kaldığı anlaşılmaktadır. O halde davada görevli mahkeme de tüketici mahkemesidir. Her ne kadar diğer davalı (arsa sahibi) M. Ü. yönünden görevli mahkeme, genel mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesi ise de, aynı davada bir kısım davalılar yönünden genel mahkemenin, diğer davalılar yönünden ise özel mahkemenin görevli olması halinde, davaların ayrılmasını gerektiren nedenler mevcut değil ise uyuşmazlığın çözümünde özel mahkemenin görevli olduğunun kabulü gereklidir. (Bkz. Yargıtay HGK'nun 17.04.2015 T. 2013/13-2232 E. 2015/1232 K. sayılı ve Yargıtay 13. HD'nin 20.12.2010 T. 2010/11737 E. 2010/17269 K. sayılı kararları) Bu nedenle diğer davalıya yöneltilen davanın da, tebaen özel yetkili olan Tüketici Mahkemesinde görülmesi gereklidir.

O halde 6100 Sayılı HMK'nın 353/1/a/3. maddesi gereğince, mahkemenin görevli olmadığı halde davaya bakmış olması karşısında, esas yönünden inceleme yapılmaksızın, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davaya (Beypazarı'nda ayrı bir tüketici mahkemesinin bulunmaması nedeniyle) tüketici mahkemesi sıfatıyla bakılması için dosyanın mahalline gönderilmesine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle ;

1-)Davanın Tüketici Mahkemesi sıfatıyla görülmesi gerektiği halde Asliye Hukuk Mahkemesi sıfatıyla görülmesi usul ve yasaya aykırı olup HMK'nın 353/1/a/3. maddesi gereğince Beypazarı Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 19/09/2019 tarih, 2013/366 Esas ve 2019/537 Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,

2-)Davanın Tüketici Mahkemesi sıfatıyla yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine İADESİNE,

3-)Peşin alınan istinaf ilam ve karar harcının istek halinde davacıya iadesine,

4-)İstinaf kararının yerel mahkemesince taraflara tebliğine,

Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda 16/10/2020 tarihinde oybirliği ile kesin olarak karar verildi.

 

Öne Çıkanlar