Gaziantep BAM 17. H.D. 2021/340 E. 2021/341 K.

16-10-2021

Özeti: Muris araç içerisinde yolcu konumunda iken, sigorta şirketinin sigortalısı olan dava dışı kişinin sevk ve idaresinde bulunan aracın çarpması sonucu murisin hayatını kaybettiği; meydana gelen kazada sürücünün asli kusurlu olduğu, sigorta şirketine yapılan başvurunun sonuçsuz kaldığı belirtilerek davacılar için destekten yoksun kalma tazminatının sigorta şirketinden tahsil edilerek davacılara ödenmesine karar verilmesi talep ve dava edilmiştir. Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi Genel Şartları'nın ilgili maddesi uyarınca rizikonun, bilgi ve belgeleri ile birlikte sigortacıya ihbar edildiği tarihten itibaren sekiz iş günü içinde sigortanın tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmakta, bu sürenin sonunda ödememe halinde temerrüt gerçekleşmektedir. Sigortaya başvurulmadan dava açılması veya icra takibi başlatılması halinde ise bu tarihlerde temerrüt gerçekleşir. İlke olarak; davadan önce usulüne uygun başvuru yapılmış ise bundan sekiz iş günü sonrasında, başvuru yapılmamış ise dava tarihi itibarıyla, belirlenen tazminat alacağının tamamı için anılan tarihlere uygun faiz uygulanması gerekir. Mahkemece söz konusu düzenlemeye aykırı olarak ıslah ile arttırılan kısım için ıslah tarihinden itibaren faiz işletilmesine ilişkin hüküm tesisi yerinde görülmemiş olup tarafların istinaf başvurularının kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması gerekmektedir.

Malatya 2.Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 13/11/2018 tarih 2017/31 esas ve 2018/646 karar sayılı kararı aleyhine davacı vekili istinaf başvurusunda bulunduğundan dosyanın yapılan incelemesi sonunda;

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ;

Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle, 15/09/2016 tarihinde, müvekkillerinin murisi H. K.'ın, 44 K.. 4.. plakalı araç içerisinde yolcu konumunda iken, davalı sigorta şirketinin sigortalısı olan dava dışı A. H. Y.'ın sevk ve idaresinde bulunan 24 A.. 4.. plaka sayılı aracın çarpması sonucu hayatını kaybettiğini; meydana gelen kazada sürücü A. H. Y.'ın asli kusurlu olduğunu, davalı sigorta şirketine yaptıkları başvurunun sonuçsuz kaldığını beyanla, davacılar için 2.500,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsil edilerek davacılara ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davacılar vekilince 25/10/2018 tarihli dilekçesi ile, bilirkişi raporu doğrultusunda talebini ıslah ederek davacı S. K. için 215.360,71 TL, davacı E. K. için 21.953,27 TL, davacı M. K. için ise 27.826,20 TL'ye yükselttiğini belirtmiştir.

Davalı N.. Sigorta Şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin sorumluluğunun Karayolları Trafik Kanunu ve Poliçe Genel Şartları gereğince, poliçenin tazmininden sonra ve karayolunda meydana gelen zararların poliçe limiti dahilinde sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında ve gerçek zararın tazmini ile sınırlı olacağını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne karar verilmiştir.

İstinaf kanun yoluna başvuran davacılar vekili dilekçesinde özetle; trafik kazasının meydana gelmesine sebebiyet veren olgular ve tarafların kusur durumunu ortaya koyan bilirkişi raporlarında eksiklik ve çelişkiler mevcut olmasına karşın yeniden rapor alınmadığını, her ne kadar Adli Tıp Kurumu tarafından da rapor tanzim edilmiş ise de dosyayı aydınlatıcı bilgiler yer almadığını, dolayısıyla müteveffanın kusursuz olduğu kanaati ile hükme esas teşkil eden kusur raporlarına itiraz ettiklerini, İlk derece mahkemesince davacıların yoksun kalmış oldukları desteğin ortaya konulması amacıyla bilirkişi raporu tanzim edildiğini, raporda hesaplama yöntemi ve değerlendirmelerin davacıların aleyhine olup gerçek zararın ortaya konulmasını sağlayamadığını, her ne kadar rapora itirazları ile birlikte ek rapor alınmış ise de bahsi geçen raporda da itirazlarının tam olarak değerlendirilmediğini, mahkeme kararında faiz başlangıcının usul ve yasaya aykırı olarak ıslah tarihi olarak kabul edildiğini, oysaki 2918 sayılı Kanun'un 99/1 maddesine göre davalı sigorta şirketine davadan önce gerekli belgeler ile başvurduklarını, bununla birlikte KTK'nun 98/1 maddesi hükmü uyarınca ZMMS'nı yapan sigortacının lazım gelen belgelerin kendisine iletildiği tarihten itibaren 8 iş günü sonrasında temerrüde düşeceğini, ayrıca Yargıtay yerleşik kararları ile bu hususta faiz başlangıç tarihinin dava tarihinden önce başvurulması halinde 8 iş gününün sonu olarak değerlendirildiğini (17. HD.03.05.2010, E.2010/551, K.2010/4080) faiz başlangıç tarihinin ıslah tarihi olarak kabulünün usul ve yasaya aykırılık teşkil ettiğini belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.

Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davaya konu olayın trafik sigortası genel şartları kapsamında olduğundan hesaplamada TKR 2010 yaşam tablosunun kullanılması gerektiğini, somut olayda kaza tarihinin 15/09/2016 tarihli, trafik poliçesi vade başlangıç tarihinin 13/05/2016 olup, yeni genel şartların yürürlük tarihi olan 01/06/2015 tarihinden sonra olduğundan kazaya yeni Trafik Sigortası Genel Şartlarının uygulanması gerektiğini, davacılardan E. ve M.’ın destek sürelerinin hatalı olarak hesaplandığını, Yargıtay kararları gereği eğer yüksek öğrenim yapmıyorlarsa ve engelli olduklarına dair herhangi bir sağlık raporu bulunmuyorsa kız çocukları için 22, erkek çocukları için 18 yaşına kadar ebeveynlerinin desteğinden yoksun sayıldıklarını, çocukların yüksek tahsil yaptığı ya da yapacağına ilişkin somut inandırıcı olgularının bulunmaması durumunda destek süresinin 25 yaşına kadar uzayabileceği, bilirkişi tarafından söz konusu uygulamaya aykırı olarak rapor düzenlendiğini, belirtilen tazminat miktarının davacıların gerçek zararını karşılamadığını davacıların yüksek tahsil yaptığı ya da yapacağına ilişkin somut ve inandırıcı olguların bulunmadığını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

Dava, trafik kazası sonucu meydana gelen ölüm nedeni ile ölenin yakınları tarafından açılan destekten yoksun kalma tazminat talebine ilişkindir.

Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 355. maddesi gereğince, istinaf sebepleri ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda;

1- 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 Sayılı TTK'nın 5/1. maddesi uyarınca ticari davalara bakma görevi Asliye Ticaret Mahkemesine ait olup, davalı sigorta şirketi olduğundan sigortalar TTK'da düzenlendiğinden, aynı Kanun'un 4/1-a maddesi uyarınca mutlak ticari dava niteliğinde olması ve davanın görüldüğü yerde müstakil bir ticaret mahkemesi bulunmaması nedeniyle mahkemece davaya Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla bakılması gerekirken, bu hususa dikkat edilmeyerek davanın Genel Mahkeme - Asliye Hukuk Mahkemesi sıfatıyla görülerek karara bağlanmış olması yerinde görülmemiştir.

2- Davacı vekilince trafik kazasının meydana gelmesine sebebiyet veren olgular ve tarafların kusur durumunu ortaya koyan bilirkişi raporlarında eksiklik ve çelişkiler mevcut olmasına rağmen yeniden rapor alınmadığı belirtilerek istinaf itirazında bulunulmuştur.

Kaza sonrası düzenlenen kaza tespit tutanağında "sürücü Y. Y.'ın 44 K.. 4.. plakalı araç ile Malatya istikametinden Sivas istikametine seyir halinde iken Arapgir ilçesi yol ayrımına geldiğinde, Arapgir istikametinden gelip yolu kontrol etmeyen Malatya istikametine dönüş yapmak isteyen 24 A.. 4.. plakalı araç ile çarpışması sonucu meydana gelen kazada A. H. Y.'ın ana yoldan gelen araçlara ilk geçiş hakkını vermemekten kusurlu olduğu" belirtilmiştir.

Mahkemece yaptırılan keşif sonucu düzenlenen raporda: davalı sigortalı 24 A.. 4.. plakalı araç sürücüsünün % 80, davacıların murisinin içinde yolcu olarak bulunduğu 44 K.. 4.. plakalı aracın sürücü Y. Y.'ın % 20 oranında kusurlu olduğunun belirtildiği, taraflar tarafından rapora itiraz edilmesi üzerine dosyanın ATK ya gönderildiği ve ATK Trafik ihtisas dairesince düzenlenen raporda 44 K.. 4.. plakalı araç sürücüsü Y. K.’n % 20, 24 A.. 4.. plakalı sigortalı araç sürücüsünün ise % 80 oranında kusurlu olduğunun belirtildiği, davaya konu kaza ile ilgili olarak Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan Soruşturma aşamasında Savcılık tarafından aldırılan tek kişilik bilirkişi raporunda davalı sigortalı 24 A.. 4.. plakalı aracın sürücüsünün asli, 44 K.. 4.. plakalı aracın sürücüsünün kusurunun olmadığının belirtildiği, soruşturma aşamasında Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından ATK dan aldırılan rapor içeriğinde 44 K.. 4.. plakalı araç sürücüsü Y. K. alt düzeyde tali kusurlu olduğu sigortalı aracın asli kusurlu olduğunun belirtildiği, evrak kapsamına göre Y. K. ve A. H. Y. hakkında cezalandırılması talepli dava açılarak kaza nedeni ile her iki şahıs hakkında mahkumiyet hükmü verildiği ve UYAP tan yapılan sorgulamaya göre söz konusu ceza dosyasının kesinleştiği anlaşıldığından, davacı vekilinin kusura ilişkin istinaf itirazı yerinde görülmemiştir.

3- Davalı vekilince davaya konu olayın yeni trafik sigortası genel şartlarına tabi olması nedeni ile hesaplamanın TRH 2010 yaşam tablosu ve % 1,8 teknik faiz olarak hesaplanması gerektiğini, bilirkişi tarafından genel şartlar yürürlüğe girmeden önceki Yargıtay kararları nazara alınarak hesaplama yapıldığını, aynı zamanda dosyada davacı çocuklarının destek sürelerinin hatalı hesaplandığını, davacı vekilince de İlk derece mahkemesince, davacıların yoksun kalmış oldukları desteğin ortaya konulması amacıyla bilirkişi raporu tanzim edildiğini ve bahsi geçen rapor da hesaplama yöntemi ve değerlendirmelerin davacıların aleyhine olup gerçek zararın ortaya konulmasını sağlayamadığını belirterek istinaf itirazında bulunmuşlardır.

Mahkemece aldırılan 10/07/2018 tarihli aktüer bilirkişi kök raporunda; PMF yaşam tablosuna göre erkek çocuk için 18, kız çocuk için 22 yaşa kadar destek hesabı yapıldığı, bilirkişi tarafından düzenlenen 16/10/2018 tarihli ek raporda davacı çocuklarının her ikisinin de yüksek öğrenim göreceği ihtimaline binaen 25 yaşına kadar yapılan destek zararının hesaplandığı ve mahkemece ek rapor dikkate alınarak hüküm tesis edildiği anlaşılmıştır.

Dosya içerisinde davacı E..'nın dershaneye gittiğine ilişkin dershaneden alınmış belge görülmüş, sonrasında ekonomik ve sosyal durum araştırması için yapılan kolluk araştırmasında, davacı E..'nın üniversitede öğrenci olduğu belirtilmiş ise de, mahkemece davacı çocuklar M. ve E.. N.'un öğrenci olup olmadığına dair herhangi bir araştırma yapılmaksızın, 25 yaşına kadar destek göreceği iddiası ile düzenlenen ek rapor uyarınca hüküm tesis edilmesi yerinde görülmemiştir.

Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin yerleşik ve kabul gören uygulamasına göre, yüksek öğrenim görme durumu bulunmayan halde, kız çocuklarının 22 yaşına kadar, erkek çocuklarının 18 yaşına kadar; yüksek öğrenim gören ya da görme ihtimali bulunan çocukların ise 25 yaşına kadar destek alacağı dikkate alınarak destek tazminatı hesaplanması gerekmektedir. (Yargıtay 17. H.D.2015/12470 E.2018/9333 K., Yargıtay 17. H.D. nin 2019/2248 E.2020/5382 K.)

Hükme esas alınan bilirkişi raporunda 1931 PMF yaşam tablosu dikkate alınarak hesaplama yapılmıştır. Kaza tarihi ve mahkeme karar tarihi itibari ile yürürlükte olan genel şartlar uyarınca TRH 2010 yaşam tablosu ve % 1,8 teknik faiz uygulanması gerekmekle birlikte, Anayasa Mahkemesi'nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli 2019/40 Esas 2019/40 sayılı iptal kararı ile 2918 sayılı KTK nun 90. Maddesinin 1. Cümlesinde yer alan "... ve bu kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda..." ibaresi ile ikinci cümlede yer alan "... ve genel şartlarda..." ibaresinin anayasaya aykırı olduğundan bahisle iptaline karar verilmiş, bu iptal kararı 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.

Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 14/01/2021 tarih 2020/2598 Esas 2021/34 Karar sayılı ilamında "Desteğin veya hak sahiplerinin bakiye ömürleri daha önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvelleri ile saptanmakta ise de; Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesinin çalışmalarıyla “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmış olup, Sosyal Güvenlik Kurumu'nca da ilk peşin sermaye değerlerinin hesabında anılan tabloların uygulanmasına geçilmiştir. Gerçek zarar hesabı özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Bu durumda diğer kurumlar ile Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve yine bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içermesi de göz önüne alındığında, Dairemizce de tazminat hesaplarında bakiye ömrün belirlenmesinde TRH 2010 tablosunun esas alınmasının güncellenen ülke gerçeklerine daha uygun olacağına karar verilmiştir." belirtilmiştir.

Bu itibarla Anayasa Mahkemesinin iptal kararı sonrası Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin güncel içtihadı uyarınca uygulanacak yaşam tablosu TRH 2010 dur. Mahkemece 1931 PMF yaşam tablosuna göre hesaplama yapan bilirkişi raporuna itibar edilmesi yerinde görülmemiştir.

Mahkemece, anayasa mahkemesinin iptal kararı da değerlendirilerek, evrak kapsamına göre davacıların 1998 ve 2.000 Doğumlu olmaları nedeni ile davacıların yüksek öğrenim öğrencisi olup olmadıkları araştırılarak, öğrenci olmaları halinde öğrenim gördükleri yerlerden davacılarının öğrenim süreleri sorularak davacıların yüksek öğrenim görüp görmedikleri hususunun kesin olarak tespiti ile, TRH 2010 yaşam tablosuna göre rapor aldırılarak sonucuna göre değerlendirme yapılmalıdır.

4-Davacı vekilince mahkemece faiz başlangıcının ıslah tarihi olarak kabul edildiğini belirterek istinaf itirazında bulunmuştur.

2918 sayılı KTK.nun 98/1, 99/1. maddeleri ile Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi Genel Şartları'nın B.2. maddesi uyarınca rizikonun, bilgi ve belgeleri ile birlikte sigortacıya ihbar edildiği tarihten itibaren 8 iş günü içinde sigortanın tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmakta, bu sürenin sonunda ödememe halinde temerrüt gerçekleşmektedir. Sigortaya başvurulmadan dava açılması veya icra takibi başlatılması halinde ise bu tarihlerde temerrüt gerçekleşir.

Bu durumda ilke olarak; davadan önce usulüne uygun başvuru yapılmış ise bundan 8 iş günü sonrasında, başvuru yapılmamış ise dava tarihi itibarıyla, belirlenen tazminat alacağının tamamı için anılan tarihlere uygun faiz uygulanması gerekir. Mahkemece söz konusu düzenlemeye aykırı olarak ıslah ile arttırılan kısım için ıslah tarihinden itibaren faiz işletilmesine ilişkin hüküm tesisi yerinde görülmemiştir.

Bu itibarla, bu aşamada sair yönler ve itirazlar incelenmeksizin HMK'nın 353/1-a,6 maddesi uyarınca taraf vekillerinin istinaf başvurularının kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

KARAR: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1-Taraf vekillerinin istinaf başvurusunun esastan kabulü ile;

Malatya 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 13/11/2018 tarih 2017/31 esas ve 2018/646 Karar sayılı kararının HMK'nın 353/1-a,6 maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA,

Dosyanın davanın yeniden görülmesi için MAHALLİNE İADESİNE,

2-Taraflardan tahsil edilen istinaf karar harcının istek halinde yatıran tarafa iadesine,

3-İstinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılama neticesinde verilecek kararla birlikte değerlendirilmesine,

4-Duruşma açılmadığından istinaf vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,

Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu, HMK.nun 353/1-a maddesi gereğince KESİN olarak oybirliği ile karar verildi. 10.03.2021

Öne Çıkanlar