Gaziantep BİM 5. İDD 2019/2356 E. 2019/916 K.

29-10-2021

Özeti: Dava, Anadolu Lisesi'nde öğretmen olarak görev yapan davacının Devlet Memurları Kanununun ilgili maddesi gereğince herhangi bir siyasi parti yararına veya zararına fiilen faaliyette bulunmak suçunu işlediğinin sübut bulduğu gerekçesiyle bir yıl süre ile kademe ilerlemesinin durdurulması cezası ile cezalandırılmasına ilişkin işleminin iptali istemiyle açılmıştır. Davacının, sendikal faaliyet kapsamında olmadığı sonucuna ulaşılan eyleme ve basın açıklamasına katılması sonucu özürsüz olarak bir gün görevine gitmediği gerekçesiyle, disiplin cezası ile cezalandırılması gerekmekte ise de; dosyada yer alan tüm bilgi ve belgeler ile soruşturma dosyası incelendiğinde; söz konusu eylemin ve basın açıklamasının herhangi bir siyasi parti yararına veya zararına yapıldığından bahsetmeye olanak bulunmadığı anlaşılmaktadır. Davacının salt basın açıklamasına katıldığı dikkate alındığında, davacının eyleminin herhangi bir siyasi parti yararına veya zararına fiilen faaliyette bulunmak olarak değerlendirilmeyeceği açıktır. Davacının eyleminin Devlet Memurları Kanununun ilgili maddesi ile örtüşmediği ve disiplin hukukunda yer alan tipiklik şartının gerçekleşmediği ortadadır. Davacının anılan fiilinin ancak disiplin cezasına konu edilebileceği anlaşıldığından, dava konusu bir yıl kademe ilerlemesinin durdurulması cezasında hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmaktadır. Anayasanın ilgili maddesi uyarınca, hukuka aykırı işlem nedeniyle davacının yoksun kaldığı parasal haklarının dava açma tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesi gerekmektedir.

İSTEMİN ÖZETİ: Mardin 1. İdare Mahkemesi'nce verilen 12/04/2018 tarih ve E:2017/2584, K:2018/1324 sayılı kararın istinaf yoluyla incelenerek kaldırılması istenilmektedir.

SAVUNMANIN ÖZETİ: Savunma dilekçesi verilmemiştir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi 5.İdari Dava Dairesi'nce 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 45.maddesi uyarınca dava dosyası incelenerek işin gereği görüşüldü:

Dava, Mardin ili, Artuklu ilçesi, Mardin Anadolu Lisesi'nde öğretmen olarak görev yapan davacının 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 125/D-o maddesi gereğince "Herhangi bir siyasi parti yararına veya zararına fiilen faaliyette bulunmak" suçunu işlediğinin sübut bulduğu gerekçesiyle 1 yıl süre ile kademe ilerlemesinin durdurulması cezası ile cezalandırılmasına ilişkin 23/05/2017 gün ve 2017/157 sayılı Mardin İl Milli Eğitim Müdürlüğü işleminin iptali ile işlem nedeniyle oluşan özlük-ekonomik kayıpların yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle açılmıştır.

İstinafa konu kararda İdare Mahkemesince; davacı, üyesi bulunduğu sendikanın aldığı karar doğrultusunda basın açıklaması eylemine katıldığını iddia etmiş olmakla birlikte, yukarıda yer verilen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 11/2. maddesinde sendikal hakkın kullanılmasının ulusal güvenliğin, kamu emniyetinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amaçlarıyla sınırlanabileceğinin belirtildiği, yapılan basın açıklamalarında kullanılan ifadelerin ve atılan sloganların kamu görevlilerinin, ekonomik, sosyal ve mesleki hak ve menfaatlerinin ve bu kapsamda özlük ve parasal haklarının, çalışma koşullarının korunması, iyileştirilmesi, geliştirilmesi amacını taşımadığı, yine, 29 Aralık 2015 tarihli basın açıklamasının da bölücü terör örgütünün şehir merkezlerinde açtığı hendeklerin kapatılması, kent merkezlerindeki terör örgütü varlığının sonlandırılarak hayatın normale döndürülmesi amacıyla güvenlik güçleri tarafından yürütülen operasyonların ve bu kapsamda oluşan çatışma ortamının "savaş" olarak nitelendirilmesi suretiyle ve anılan operasyonların sonlandırılması talebiyle "Savaşa Hayır, Barışı Savunacağız" sloganı altında yapıldığı; hatta, kullanılan bazı ifadelerin ve atılan sloganların bölücü terör örgütünün eylemlerini destekleyici nitelikte olduğu ve bu nedenle gerçekleştirilen eylemlerin AİHS ve Anayasa'da meşru sınırlama sebepleri arasında sayılan ulusal güvenliğin ve kamu düzeninin korunması amaçları karşısında sendikal hakkın kullanılması kapsamında değerlendirilemeyeceği; bu itibarla davacının bu yöndeki iddiasının hukuken kabul edilemeyeceği, davacının eylemine karşılık gelen disiplin cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı, dava konusu işlem, yukarıda aktarılan gerekçelerle hukuka uygun bulunduğundan; işlem nedeniyle mahrum kalınan parasal ve özlük haklarının ödenmesine karar verilmesine de hukuken imkân bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Davacı vekili; kararın hukuka aykırı olduğu, davalı idarenin ceza verme yetkisinin zamanaşımına uğradığı, sendikal faaliyet nedeniyle göreve gelmediği, sendikal faaliyete katılmanın mazeret olarak kabul edilmesi gerektiği ileri sürmekte ve kararın istinaf yoluyla incelenerek kaldırılması ve dava konusu işlemin iptaline karar verilmesini istemektedir.

Dava dosyasının incelenmesinden, Mardin ili, Artuklu ilçesi, Mardin Anadolu Lisesi'nde öğretmen olarak görev yapan davacının 12 ve 13 Ekim 2015 ile 29 Aralık 2015 tarihlerinde gerçekleştirilen basın açıklamasına katıldığı iddiasıyla başlatılan soruşturma sonucunda hazırlanan Milli Eğitim Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı'nın 03.02.2017 tarih ve 591/03,03 sayılı soruşturma raporunda; çeşitli ilçelerde gerçekleştirilen basın açıklamalarına fiilen katıldıkları gerek emniyet kayıtlarından gerek kendi ifadelerinden anlaşılan davacının da aralarında bulunduğu Milli Eğitim personelinin bu eylemlerinin farklı siyasi partilerin temsilcilerinin bulunduğu ve iktidar partisi aleyhine konuşulduğu bir ortamda bulunarak "Herhangi bir siyasi parti yararına veya zararına fiilen faaliyette bulunmak" suçunu işlediğinin sübut bulduğu gerekçesiyle 1 yıl süre ile kademe ilerlemesinin durdurulması cezası ile cezalandırılması gerektiği görüş ve kanaatinin belirtildiği, anılan görüş ve kanaat doğrultusunda davacının 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125. maddesinin D-o bendi gereğince "1 yıl kademe ilerlemesinin durdurulması" cezası ile cezalandırılması üzerine, söz konusu işlemin iptali ile işlem nedeniyle oluşan özlük-ekonomik kayıpların yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 7. maddesinde; "Devlet memurları siyasi partiye üye olamazlar, herhangi bir siyasi parti, kişi veya zümrenin yararını veya zararını hedef tutan bir davranışta bulunamazlar; görevlerini yerine getirirlerken dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep gibi ayırım yapamazlar; hiçbir şekilde siyasi ve ideolojik amaçlı beyanda ve eylemde bulunamazlar ve bu eylemlere katılamazlar." kuralına, 26. maddesinde "Devlet memurlarının kamu hizmetlerini aksatacak şekilde memurluktan kasıtlı olarak birlikte çekilmeleri veya görevlerine gelmemeleri veya görevlerine gelipte Devlet hizmetlerinin ve işlerinin yavaşlatılması veya aksatılması sonucunu doğuracak eylem ve hareketlerde bulunmaları yasaktır." kuralına yer verilmiş,125/D-o maddesinde, "Herhangi bir siyasi parti yararına veya zararına fiilen faaliyette bulunmak." fiili kademe ilerlemesini durdurma cezasını gerektiren fiil ve haller arasında, aynı Kanunun 125/C-b maddesinde ise "Özürsüz olarak bir veya iki gün göreve gelmemek" fiilinin aylıktan kesme cezasını gerektiren fiil ve haller arasında sayılmıştır.

Öte yandan, 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu'nun 1. maddesinde, "Bu Kanunun amacı, kamu görevlilerinin ortak ekonomik, sosyal ve mesleki hak ve menfaatlerinin korunması ve geliştirilmesi için oluşturdukları sendika ve konfederasyonların kuruluşu, organları, yetkileri ve faaliyetleri ile sendika ve konfederasyonlarda görev alacak kamu görevlilerinin hak ve sorumluluklarını belirlemek ve toplu sözleşme yapılmasına ilişkin usul ve esasları düzenlemektir." hükmü yer almış, 3/f maddesinde, sendikanın, kamu görevlilerinin ortak ekonomik, sosyal ve mesleki hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için oluşturdukları tüzel kişiliğe sahip kuruluşları ifade edeceği belirtilmiştir.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin “Dernek kurma ve toplantı özgürlüğü” başlıklı 11. maddesinde ise; “1) Herkes asayişi bozmayan toplantılar yapmak, dernek kurmak, ayrıca çıkarlarını korumak için başkalarıyla birlikte sendikalar kurmak ve sendikalara katılmak haklarına sahiptir. 2) Bu hakların kullanılması, demokratik bir toplumda, zorunlu tedbirler niteliğinde olarak, ulusal güvenliğin, kamu emniyetinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amaçlarıyla ve ancak yasayla sınırlanabilir. Bu madde, bu hakların kullanılmasında silahlı kuvvetler, kolluk mensupları veya devletin idare mekanizmasında görevli olanlar hakkında meşru sınırlamalar konmasına engel değildir.” hükmü bulunmaktadır.

Anılan sözleşme kapsamında başvurulan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Karaçay–Türkiye davasında; (27 Mart 2007 tarihli, Başvuru No:6615/03) Bayındırlık ve İskan Bakanlığı'nda elektrik mühendisi olan davacının, üyesi bulunduğu sendika tarafından memur maaşlarına yapılan düşük zammı protesto etmek ve kamuoyu oluşturmak maksadıyla 5 Eylül 2002 tarihinde İstanbul’da yapılan eyleme katıldığından bahisle uyarma cezasıyla cezalandırılmasının ve verilen uyarma cezasının “demokratik toplumda gerekli olmadığı” ve bu ceza nedeniyle AİHS’nin 11. maddesinin ihlal edildiği yönünde karar verdiği, Urcan Ve Diğerleri/Türkiye Davası (17 Temmuz 2008 23018/04 sayılı) kararında da; aynı mahkeme, başvuranların Eğitim-Sen sendikasının çalışma koşullarının iyileştirilmesine dikkat çekmek amacıyla düzenlediği bir günlük greve katıldıkları için sonradan para cezasına çevrilen mahkumiyet cezasına çarptırıldıklarını ve geçici olarak kamu hizmetinden uzaklaştırıldıklarını belirterek, başvuranlara Türk Ceza Kanunu uyarınca cezai yaptırım uygulanmasının "demokratik bir toplum için gerekli olmadığı" sonucuna varmıştır.

Yine, Satılmış Ve Diğerleri/Türkiye davası'nda ise; (17 Temmuz 2007 74611/01); İstanbul Boğaz Köprüsü'nde görevli gişe memurları olan davacıların işi yavaşlatma eylemi nedeniyle haklarında açılan tazminat davası sonucu ortaya çıkan zararı ödemek zorunda kalmalarının, varılmak istenilen amaçla orantılı bulunmadığına ve "demokratik bir toplum için gerekli olmadığına" kanaat getirmiş ve kararın verildiği tarihte ayrıca kamu görevlilerinin örgütlenme hakkının sınırlı olduğu ve içerisinde bulundukları olumsuz koşulların kamuoyuna duyurulması için başka bir seçenekleri olmadığı belirtilmiştir.

Diğer taraftan, Türkiye'nin de onayladığı 87 no'lu ILO Sözleşmesinin 3. maddesinde de; çalışanların ve işverenlerin örgütleri tüzük ve iç yönetmeliklerini düzenlemek, temsilcilerini serbestçe seçmek, yönetim ve etkinliklerini düzenlemek ve iş programlarını belirlemek hakkına sahip oldukları ve kamu makamlarının bu hakkı sınırlayacak veya bu hakkın yasaya uygun şekilde kullanılmasına engel olacak nitelikte her türlü müdahaleden sakınmaları gerektiği düzenlemesine yer verilmiştir.

Yukarıda yer verilen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında da vurgulandığı üzere kamu görevlilerinin ekonomik, sosyal ve mesleki hak ve menfaatlerinin iyileştirilmesi amacını taşıyan eylemlerin AİHS'nin 11. maddesi kapsamında korunması gerekmekle birlikte, sendika kararı bulunsa dahi, yukarıdaki amaçları gerçekleştirmeye yönelik olmayan eylemlerin AİHS'nin 11. maddesi kapsamında korunması gereken haklardan olmadığı açıktır.

Olayda; davacının, 12-13 Ekim 2015 ve 29.12.2015 tarihlerinde yapılan ve sendikal faaliyet kapsamında olmadığı sonucuna ulaşılan eyleme ve basın açıklamasına katılması sonucu özürsüz olarak bir gün görevine gitmediği gerekçesiyle, disiplin cezası ile cezalandırılması gerekmekte ise de; dosyada yer alan tüm bilgi ve belgeler ile soruşturma dosyası incelendiğinde; yapılan eylemin ve basın açıklamasının sendikanın aldığı karar uyarınca yapıldığı, basın açıklamasının ilgili sendika yetkilisi tarafından yapıldığı, davacının eylem alanında parti amblemi içerir reklam, fotoğraf, afiş vb. taşıdığına veya yazı, slogan vb. ifadeler kullandığına dair herhangi bir somut bilgi ve belgenin dosyada yer almadığı, söz konusu eylemin ve basın açıklamasının herhangi bir siyasi parti yararına veya zararına yapıldığından bahsetmeye de olanak bulunmadığı, davacının salt basın açıklamasına katıldığı dikkate alındığında, davacının eyleminin "herhangi bir siyasi parti yararına veya zararına fiilen faaliyette bulunmak" olarak değerlendirilmeyeceği açıktır.

Buna göre, davacının eyleminin 657 sayılı Kanun'un 125/D-o maddesinde yer alan "herhangi bir siyasi parti yararına veya zararına fiilen faaliyette bulunmak" şeklindeki suç tanımına uymadığı, diğer bir ifadeyle, Kanun'un 125/D-o maddesi ile örtüşmediği ve disiplin hukukunda yer alan tipiklik şartının gerçekleşmediği, davacının anılan fiilinin ancak 657 sayılı Kanun'un 125/C-b maddesi kapsamında değerlendirilebileceği ve disiplin cezasına konu edilebileceği anlaşıldığından, dava konusu "1 yıl kademe ilerlemesinin durdurulması" cezasında hukuka uyarlık, davanın reddi yolunda verilen idare mahkemesi kararında ise hukuki isabet bulunmadığı sonucuna varılmaktadır.

Öte yandan, Anayasanın 125.maddesi uyarınca, hukuka aykırı işlem nedeniyle davacının yoksun kaldığı parasal haklarının dava açma tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesi gerekmektedir.

Açıklanan nedenlerle, davacının istinaf başvurusunun kabulü ile, Mardin 1. İdare Mahkemesi'nce verilen 12/04/2018 tarih ve E:2017/2584, K:2018/1324 kararın kaldırılmasına, dava konusu işlemin iptaline, tazminat isteminin kabulü ile işlem nedeniyle davacının yoksun kaldığı parasal hakların dava açma tarihi olan 10/10/2017 tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesine, aşağıda dökümü yapılan toplam 279,00.-TL yargılama ve istinaf gideri ile kararın verildiği tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 22.maddesi uyarınca tam ücretin %30 üzerinden belirlenen 408,60.-TL vekalet ücretinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, posta gider avanslarından artan miktarın ilgili taraflara re'sen iadesine, 26/03/2019 tarihinde oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.

Öne Çıkanlar