İstanbul BAM 12. H.D. 2020/956 E. 2021/166 K.

16-10-2021

Özeti: Davacı karşılıksız çıkan çeke dayalı olarak davalı hakkında başlatılan ilamsız icra takibinin davalının haksız itirazı ile durması sebebiyle bedelin yasal faiz işletilmek suretiyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davada davalının yaptığı ödemelerin dava konusu çeke ilişkin yapıldığının kanıtlanamadığı, davalının çek nedeniyle sebepsiz zenginleştiğinin kabulü gerekmiştir. Ancak davacı tarafça asıl alacak yanında işlemiş faiz talep edildiği anlaşılmaktadır. Davaya konu çek ibraz edilmemiş olmakla kambiyoya dayalı haklar yitirilmiş olduğundan keşide tarihinden itibaren temerrüt faizi talep edilemez. Davacı tarafça keşide edilmiş temerrüt ihtarı olmadığından davalıya ödeme emrinin tebliğ edildiği 8 ağustos 2016 tarihine 7 gün ilavesiyle davalının temerrüdünün 16.08.2016 tarihinde gerçekleştiği, davanın ise 23.08.2016 tarihinde açıldığı anlaşılmakla davacı 7 günlük temerrüt faizine hak kazanmıştır. Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne davanın reddine ilişkin hükmün kaldırılmasına , yeniden hüküm verilerek davanın kısmen kabulüne, işlemiş faize ilişkin fazla istemin reddine karar verilmiştir.

DAVA: Alacak

İSTİNAF KARAR TARİHİ: 10/02/2021

Dairemizce verilen,davanın reddine ilişkin hükmün Yargıtay 11. Hukuk Dairesi tarafından bozularak iadesi üzerine yapılan duruşma sonunda dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;

DAVA: Davacı vekili; müvekkilinin müşterisi olan dava dışı ...-...’in kredi borcuna mahsuben keşidecisi davalı olan bir çeki müvekkiline ciro ederek teslim ettiğini, çek muhatap bankaya ibraz edilmişse de karşılığının çıkmadığını ve çeke dayalı olarak davalı hakkında başlatılan ilamsız icra takibinin davalının haksız itirazı ile durduğunu, müvekkili alacağının tahsili için TTK 732/2 m. hükmü uyarınca genel hükümlere göre sebepsiz iktisap koşullarının doğduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 82.275,94-TL alacağın, asıl alacak tutarı 71.250-TL’ye dava tarihinden itibaren %9 yasal faiz işletilmek suretiyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP: Davalı vekili, çek bedelini alacaklıya ödediğini savunarak davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI VE SÜREÇ: İlk Derece Mahkemesi'nce yapılan yargılama sonucunda, dava dışı ...’ın bankaya verdiği 31/07/2014 tarihli “çekin takastan çekilmesini talep ediyorum” şeklindeki dilekçesi ile çekin takastan geri çekilmesini istediğine göre dava dışı ... bu çeki bankaya tahsil amacıyla vermiş olduğu, nitekim dava dışı lehdarın bu dilekçeyi 31/07/2017 tarihinde verdiği, davalı ...’ün de çek bedelinin ilk taksidini 31/07/2014 tarihinde, kalan kısımlarını da 04/08/2014 ve 07/08/2014 tarihlerinde ödediği düşünülürse, ...’ın çekin kısmen tahsil edilmesi ile çeki artık takasa sunmaktan vazgeçtiğinin anlaşıldığı, bankanın bu dilekçeye rağmen çeki iade etmediği ve kredi verdiği kişinin kredi borcuna karşılık usulsüz olarak elinde tutttuğu, bu durumda davalı keşidecinin lehdara yaptığı “çek bedelini ödedim” definin şeklen son hamil görünen bankaya karşı da ileri sürülebileceği, zira gerçekte banka son hamil değil, çeki sadece lehdardan tahsil amacıyla almış kişi olduğu ve sadece lehdarın sahip olduğu haklara sahip olabileceği, keşideci çek bedelini ödediğini tereddüde yer vermeyecek şekilde sunduğu dekontlarla ispat etmiş olup sebepsiz zenginleşmesinin söz konusu olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekili; 1-Dava konusu çekin ... tarafından kredi borcuna mahsup edilmek üzere temlik cirosu ile devir ve teslim edildiğini, çekin tahsil cirosu olduğu yönündeki tespitin hatalı olduğunu, zira çek üzerinde bu yönde bir ibare olmadığını, ayrıca 31.07.2014 tarihli dilekçenin müvekkili bankaya hiç sunulmadığını, üzerinde bankanın kayıt ve kaşesinin bulunmadığını, 2-Çek temlik cirosu ile devredildiğinden, davalının ödeme defini müvekkiline karşı ileri süreyemeceğini, müvekkilinin çeki kötüniyetli olarak iktisap ettiğinin de ispat edilemediğini belirterek hükmün kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Dairemizce yapılan istinaf incelemesi neticesinde; lehdar tarafından yapılan ciroda rehin, teminat veya tahsil amacıyla yapıldığı yönünde bir ibare bulunmadığı, salt çek tevdi bordrosunda çekin tahsil için bankaya verildiği yönündeki ifade dikkate alınarak çekin tahsil için verildiğinin kabulünün mümkün olmadığı, çek tevdi bordrosundan 25.07.2014 tarihli çekin 11.07.2014 tarihinde davacı bankaya teslim edildiği anlaşılmakta ise, davalı keşidecinin bu durumdan haberdar olduğuna dair delil mevcut olmadığından çek keşide tarihinden sonra yapılan ödemelerin iyiniyetli ödemeler olduğunun kabulü gerektiği, banka tarafından sunulan kayıtlarda ...-...’in müşterisi olduğu kredi sözleşmesinde ... Ltd. Şti. ve yetkilisinin kefil oldukları, ayrıca lehdara ait sözleşmeler ile birlikte bu şirket tarafından düzenlenen sözleşmelerin de birarada sunulduğu görülmüş olup, bu durumda ödemelerin lehdara yapıldığının kabulü gerektiği, lehdarın ilk ödemeden sonra bankaya sunduğu 31.07.2014 tarihli dilekçesi ile çekin takastan çekilmesi talebinde bulunması da bu kanıyı güçlendirdiği, bu durumda davalının dava konusu çek nedeniyle sebepsiz zengileşmediğini ispat ettiğinin açık olduğu gerekçesiyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK 353(1)b-2 m. uyarınca hükmün kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmiştir. Bu kararın davacı vekili tarafından temyizi üzerine Yargıtay 11. H.D.’nin 01/07/2020 tarihli 2019/5329 Esas-2020/3385 Karar sayılı ilamı ile; davaya konu çekler incelendiğinde davalı ... tarafından keşide edilerek lehtar ...-...'a verildiği, ilk cirantanın ...-... olduğu ve cironun beyaz ciro olduğu, bundan sonraki cironun davacı bankaya ait olduğu, çekteki ciro silsilesine göre yasal hamilin davacı banka olduğunun anlaşıldığı, davalının çek bedelini ödediğine ilişkin ibraz ettiği dekontlara göre ödemelerin, dava dışı ... Limited Şirketi'ne çekleri ciro ile devraldığı tarihten sonra yapıldığını, ödemelerin dava konusu çeklere ilişkin olarak yapıldığına dair hiçbir açıklama da bulunmadığı, bankanın tüm aşamalarda bu çekler nedeniyle davalının kendisine borçlu olduğunu iddia etmiş olduğundan, bankanın bu ödemeleri kabul ettiği veyahut karşı çıkmadığının kabul edilemez olduğu gerekçesiyle kararın davacı yararına bozulmasına karar verilmiştir. Dairemizce usul ve yasaya uygun bulunan bozma ilamına uyulmuştur. Hükmüne uyulan Yargıtay bozma ilamı gereği davalının yaptığı ödemelerin dava konusu çeke ilişkin yapıldığının kanıtlanamadığı,davalının çek nedeniyle sebebsiz zenginleştiğinin kabulü gerekmiştir.Ancak davacı tarafça 71.250-TL asıl alacak yanında işlemiş faiz talep edildiği anlaşılmaktadır. Davaya konu çek ibraz edilmemiş olmakla kambiyoya dayalı haklar yitirilmiş olduğundan keşide tarihinden itibaren temerrüt faizi talep edilemez.Ancak ,alacak davasından evvel icra takibi yapılıp davalıya ödeme emri 8 ağustos 2016 tarihinde tebliğ edilmiş 7 günlük ödeme süresi verilmiş olduğundan davadan evvel temerrüt gerçekleşmiştir. Yargıtay 19.HD nin 2018/2332 esas ,2018/6301 karar sayılı 4.12.2018 tarihli ilamında "takip dayanağı belgeye dayalı olarak 02/09/2010 tarihinde yapılan takip nedeniyle borçluya çıkarılan ödeme emrinin borçluya tebliğini izleyen ödeme süresi sonunu takip eden günde davalı temerrüte düşmüş olur. Bu takibin sonradan icra hukuk mahkemesince iptal edilmiş olması davalının temerrüt olgusunu ortadan kaldırmaz."denilmiştir. Davacı tarafça keşide edilmiş temerrüt ihtarı olmadığından davalıya ödeme emrinin tebliğ edildiği 8 ağustos 2016 tarihine 7 gün ilavesiyle davalının temerrüdünün 16.8.2016 tarihinde gerçekleştiği,davanın ise 23.8.2016 tarihinde açıldığı anlaşılmakla davacı 7 günlük temerrüt faizine hak kazanmıştır..Buna göre davacı talebi %9 oran üzerinden yapılan hesaplama sonunda (71.250x%9:360x7= 124.68-TL işlemiş faize talep edilebilecektir.İşlemiş faizin çek bedeline ilavesi ile davacı 71.374,68-TL alacağı talebe hak kazandığı sonucuna varıldığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne davanın reddine ilişkin hükmün HMK 353(1)b-2 gereği kaldırılmasına ,yeniden hüküm verilerek davanın kısmen kabulüne,işlemiş faize ilişkin fazla istemin reddine karar verilmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜNE; İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 08/05/2018 Tarih 2016/987 Esas 2018/449 Karar sayılı hükmünün H.M.K.'nın 353(1)b-2 maddesi gereği KALDIRILMASINA; "Davanın kısmen kabulüne; 71.374,68-TL alacağın, 71.250-TL asıl alacağına dava tarihinden itibaren %9 oranı aşılmamak üzere değişen oranlarda yasal faiz işletilerek davalıdan tahsiliyle davacıya ödenmesine, fazla istemin REDDİNE" İlk Derece yargılamasına ilişkin olarak; "Alınması gereken 4.875,60-TL karar ve ilam harcından, davacı tarafından yatırılan 1.405,07-TL harcın mahsubu ile bakiye 3.470,53-TL'nin davalıdan alınarak Hazine'ye gelir kaydına, Davacı tarafça peşin olarak yatırılan 1.438,57-TL peşin harçların davalıdan alınarak davacıya iadesine, Davacı tarafından ödenen 1.500-TL bilirkişi ücreti ile 147,20-TL tebligat ve müzekkere masrafı olmak üzere toplam 1.647,20-TL yargı giderinin kabul ve red oranı nazara alınarak takdiren 1.429-TL'sinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, Davacı vekili için AAÜT uyarınca takdir olunan 10.078,71-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, Davalı vekili için AAÜT uyarınca takdir olunan 4.080-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine," Davacı vekili için takdir olunan 4.080-TL istinaf duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, Davalı vekili için takdir olunan 4.080-TL istinaf duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, Davacı tarafından yatırılan 35,90-TL peşin istinaf karar harcının kendisine iadesine, İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan tebligat ve müzekkere gideri olmak üzere toplam 159,50-TL yargı giderinin kabul ve red oranı nazara alınarak takdiren 139-TL'sinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, kalanın üzerinde bırakılmasına. İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan 14-TL yargı giderinin davanın kabul oranı gözetilerek üzerinde bırakılmasına, Dair verilen karar duruşmalı yapılan inceleme neticesinde taraf vekillerinin yüzüne karşı H.M.K.'nın 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 10/02/2021

Öne Çıkanlar