İstanbul BAM 43. H.D. 2021/377 E. 2021/641 K.

16-10-2021

Özeti: Dava, bir adet faturaya dayalı olarak başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, havayolu şirketince uygulandığı iddia edilen ceza bedelinden davalının sorumlu olup olmadığı, davalının husumetinin bulunup bulunmadığı noktasındadır. Dava konusu ihtilafta taraflar arasında bir taşıma sözleşmesi bulunmadığından davalı gönderici vasfında değildir. Davalı tarafından düzenlenen bir taşıma senedi de bulunmamaktadır. Bu halde göndericiye ilişkin hukuki düzenlemelerin davalı hakkında uygulanması söz konusu olmadığı gibi davalının davacı taşıyıcıya karşı her hangi bir yükümlülüğü ve dolayısıyla taşıma işlemleri nedeniyle doğacak herhangi bir ücretten dolayı bir sorumluluğu yoktur. Davalı, taşıma sözleşmesinin tarafı olmadığından dava edilen alacak yönünden davalıya husumet yöneltilemez. Bu nedenle mahkemece davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmesinde, red sebebine göre de icra inkar tazminatı ile vekalet ücretine ilişkin mahkeme uygulamasında bir isabetsizlik görülmemiştir.

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

TARİHİ - NUMARASI: 22/09/2020 Tarih, 2019/380 Esas - 2020/348 Karar

DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)

İSTİNAF KARAR TARİHİ: 27/05/2021

Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ

DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin Kanada Şubesi ile yurtdışında bulunan bir firma arasında 'karşı ödemeli kargo alım talimatı' içerikli bir uluslararası taşımacılık sözleşmesi bağıtlandığını, anılan sözleşme ile sözleşmeye konu ürünün İstanbul'da mukim davalı ... Ltd. Şti' den teslim alınarak yurtdışında faaliyet gösteren firmaya teslim edilmesinin kararlaştırıldığını, hava taşımalarında kural olarak havayolu şirketleri taşıma konusu ürünün nicelik ve niteliklerinin önem arz ettiğini, ürün özelliklerine uygun nitelikte kabinlerde taşındığını, bu kapsamda vekiledeni şirket tarafından, davalı ... Ltd. Şti. ile iletişime geçildiğini ve taşıma konusu ürünün boy ve ebatları hakkında bilgi talep edildiğini, vekiledeni şirket ile davalı şirket yetkilisi/operasyon koordinatörü arasında 05 Kasım 2018 tarihinde c-mail yolu ile gerçekleşen yazışmalar "yükümüz istiflenemez'dir. Detayları ileteceğim." "1 Palet 80* 120*1 S0CM-450 Kg - Hava Yüklemesi Olacak" şeklinde olup davalı Firma tarafından ürünün 80*120*150 cm ve 450 kg civarında istiflenemez özellikte bir ürün olduğunun belirtildiğini, davalı tarafından bildirilen özellik ve talimatlar doğrultusunda vekiledeni şirket tarafından ... hava yolu şirketine rezervasyon yaptırıldığını, verilen bilgiler doğrultusunda tarihli konşimento talimatı düzenlendiğini, ürünün 450 kg ve istiflenemez nitelikte olduğu bilgisinin işbu talimatla da sabit olduğunu, ancak daha sonra taşıma konusu yükün ambara girdiğini ve kantar sonucuna göre taşıma konusu ürünün davalı şirket tarafından bildirilen boy ve ebatlardan farklı olarak 120*80*120 cm -440 kg olduğunun tespit edildiğini, ayrıca yurtdışında ürünü teslim alan şirket tarafından ürün istiflenebilir nitelikte bir ürün olarak kabul edildiğini ve ürünün istiflenemez durumundan oluşan ekstra cw kabul edilmediğini, yani alıcı, ürünün istiflenebilir nitelikte bir örün olduğunu belirttiğini, davalı tarafça ürünün istiflenemez nitelikte ve 150 cm boyunda bir ürün olduğu bildirilmesine ve buna uygun bir şekilde kabin rezervasyonu yaptırılmasına rağmen ürün boyunun gerçekte 120 cm olması ve verilen bilgiler doğrultusunda hareket edilerek ürün üzerine istif yapılmaması nedeniyle havayolu şirketi tarafından rezerve edilen kabinin bir kısmının boş kaldığını, bu şekilde taşıma yapılması ve havayolu şirketi boş kalan kısımda başka bir ürün taşıyabilecekken davalı şirket tarafından verilen yanlış bilgiler sonucunda kabinin boş kalması nedeniyle taşımayı yapan ... şirketi tarafından vekiledeni şirkete 6.630,00-USD tutarında ceza uygulandığını, bu cezanın vekiledeni şirket tarafından ödendiğini, davalı şirketin kendi ağır kusuru ile vekiledenini zarara uğrattığını, haklı olarak vekiledeni şirket tarafından ödenen paranın tahsili için vekiledeni şirket tarafından davalı şirket adına ... numaralı 19.03.2019 tarih 6.630.00 USD bedelli bir fatura düzenlendiğini, davalı şirketin bu faturayı kabul etmeyerek Büyükçekmece ... Noteri 04.04.2019 Tarih ve ... Yevmiye numaralı bir İhtarname ile itiraz edildiğini, bunun üzerine Beyoğlu ... Noteri 17.04,2019 Tarih ... Yevmiye numaralı ihtarname keşide edilerek; "davalı şirket tarafından gönderilen kargonun İstiflenemez olduğu şeklinde bilgi verildiği ve ayrıca kargo ebatlarının taraflarına 1 palet 80*120*150cm - 450 kg civan hava yüklemesi şeklinde verildiği, ancak yapılan ölçümlerde bu ölçünün yanlış verildiği gerçek ölçülerin ise 1 palet 120*80*120 440kg olduğu ve l,152m3 olduğu ortaya çıktığı, havacılık kuralları gereği kargoyu gönderilmek üzere teslim eden kimsenin yani davalının beyanlarının dikkate alınmak zorunda olduğu, tarafımıza davalı tarafından verilen yanlış bilgiler sonucunda taşımayı yapan ... şirketinin tarafımıza ceza uyguladığı ve İşbu cezanın tarafımızca ödendiği, müvekkil tarafından düzenlenen fatura bedelinin müvekkil şirkete ödenmesi gerektiği " hususlarının ihbar ve ihtar edildiğini, davalı şirketin anılan fatura bedelini vekiledeni şirkete ödememesi üzerine davalı aleyhine İstanbul ... İcra Müdürlüğü ... Esas sayılı dosyası ile icra takibine girişildiğini, ancak bu takibin davalı-borçlunun 03.04.2018 tarihinde borcun tamamına, faize ve ferilerine itiraz etmesi sebebiyle durduruğunu beyanla, davanın kabulüne, itirazın iptali ile takibin devamına, davalının alacağın %20'sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkumiyetine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Usule ilişkin olarak; davacı firma tarafından düzenlenen ve dava konusu icra takibi ile bedeli talep edilen fatura incelendiğinde, dava dışı ... unvanlı firma tarafından gerçekleştirilen taşıma işlemi ile ilgili olarak davacıya kesilen ceza faturasının vekiledenine yansıtılmaya çalışıldığının görüldüğünü, dava öncesinde taraflar arasında e-postalar ve ihtarnameler üzerinden yürütülen görüşmeler sırasında da belirtildiği üzere; vekiledeni şirketin yapmış olduğu ihracat türünün EXW (Depo Teslim) ihracatı olduğunu, bu teslim türünde, mallar satıcının işletmesinde taşıyıcıya teslim edildiği andan itibaren tüm masraf ve riskin alıcı tarafından karşılanacağının kararlaştırıldığını, bunun için taşıma ile ilgili olarak doğan ekstra maliyet, zarar, ceza ve benzeri hiçbir masraftan vekiledeninin sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını, husumetin vekiledenine yöneltilemeyeceğini, vekiledeninin üzerinde anlaşılmış olan teslim şekillerine göre sorumlu tutulamayacağı masrafları ödemeye zorlanmasının uluslararası ticari teamüllere ve yasalara aykırı olacağını, davacının alacaklarının zaman aşımına uğradığını, davanın bu nedenle de reddini talep ettiklerini, esasa ilişkin olarakta; ortaya çıkan navlun farkına davacının kusuru ve ihmali ile sebep olduğunu, vekiledeni şirket çalışanları tarafından verilen 7 Kasım 2018 tarihli verilen ilk talimat üzerine, aynı gün içinde birkaç dakika arayla yapılan yazışmalarda, ölçü ve kantar bilgilerinin doğru değerlerle girildiğini, taşımacılık sektöründe, istiflenemez ürünlerin fiyatlandırması yapılırken, maksimum yükseklik esas alınarak taşıma masrafı hesap edildiğini, böylelikle istiflenemez ürün için uygun bir maliyet çıkarılmış olurken ürünün üzerine başka bir ürün koyulmayacağının da garanti edilmiş olduğunu, bu açıdan bakıldığında, vekiledeninin ürünlerine ilişkin olarak 150 cm yada 120 cm bilgisi verilmiş olmasının sonuca etkili bir anlamı kalmadığını, fiyatlandırmanın zaten maksimum yükseklik üzerinden hesap edilmiş olması gereği doğduğunu, beyanlar arasında herhangi bir tutarsızlık oluşmuş olsa dahi, aynı gün içinde yapılan yazışmalarda bu durumdan hiç söz edilmemiş olması ve buna rağmen iki ay sonra müvekkilinin navlun farkından sorumlu tutulmaya çalışılmasının iyi niyet kuralları ile bağdaşmadığını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu ilk derece Mahkemesince dava hakkında, "Toplanan tüm delillere ve dosya kapsamına göre; davacı tarafından dava dışı ... hava yolu şirketi tarafından davacı adına fazla navlun bedeli tahahkuk ettirilmesinden dolayı fazla tahakkuk ettirilen navlun bedelinden kaynaklı davacı tarafından davalı adına düzenlenen 6.630,00-USD bedelli faturadan kaynaklı alacağın tahsili için davalı aleyhine icra takibi başlatıldığı ancak davalı tarafça borca itiraz edildiği, davacı tarafından mahkememizde iş bu itirazın iptali davası açıldığı ve mahkememiz tarafından yapılan yargıla sırasında alınan hükme dayanak teşkil etmeye elverişli bilirkişi heyet raporunda davacının "istiflenemez yük" bilgisine göre navluna hak kazandığı ve bunun muhatabının dava dışı ithalatçı-alıcı olduğu, davacının alacak ve takip mesnedi gösterdiği faturanın "karşı taraf ödemeli" taşıma senedi AWB gözetildiğinde navlun - taşıma bedeli alacağı konusu ile davalıya karşı düzenlenemeyeceği, görülen işin davalıya değil dava dışı ithalatçıya görüldüğünün tespit edildiği anlaşılmakla davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine," karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkeme tarafından hükme esas alınan bilirkişi raporunun, tüm taleplerine rağmen yerinde inceleme yapılmaksızın hazırlanmış olup, raporda yapılan inceleme ve değerlendirmelerin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, hava taşımalarında kural olarak taşıma konusu ürünün nicelik ve nitelikleri önem arz etmekte ürün özelliklerine uygun nitelikte kabinlerde taşınmakta olduklarını, 2920 sayılı Türk Sivil Havacılık Kanunu’nun 110/f maddesi; ‘’MADDE 110- Yük taşıma sözleşmesinde taşıyıcının yükletene aşağıdaki kayıtları içeren bir hava yük senedi vermekle yükümlüdür. f) Yükün türü, sayısı, miktarı ve ağırlığı, ……” şeklinde olup hüküm uyarınca hava yük taşımalarının söz konusu olduğu hallerde taşıyıcının, taşıma konusu yükün türü, sayısı, miktarı ve ağırlığı hususlarını içeren bir yük senedi düzenlemekle yükümlü olduğunu, sürece müvekkiline verilen yanlış bilgiler doğrultusunda yapılan rezervasyon üzerinden devam edilmek zorunda kalındığını, ayrıca yurtdışında ürünü teslim alan şirket tarafından ürün istiflenebilir nitelikte bir ürün olarak kabul edilip ve ürünün istiflenemez durumundan oluşan ekstra cw de kabul edilmediğini, davalı şirket “yükleten” konumunda olmakla, taşıma konusu yüke ilişkin olarak vermiş olduğu bilgiler eksik ve hatalı nitelikte olup, davalı tarafından verilen bilgiler doğrultusunda belirtilen şekilde taşıma yapılması ve havayolu şirketi boş kalan kısımda başka bir ürün taşıyabilecekken davalı şirket tarafından verilen yanlış bilgiler sonucunda kabinin boş kalması nedeniyle taşımayı yapan ... şirketi tarafından müvekkili şirkete 6.630,00USD tutarında ceza uygulandığını, bu cezanın müvekkili şirket tarafından ödenmiş olup davalı şirket kendi ağır kusuru ile müvekkilini zarara uğratmış olduğundan anılan bedelin davalı tarafça müvekkili şirkete ödenmesi gerektiğini, zira somut olayda davalı şirket yükleten konumunda olup konşimentoya esas alınan beyanların davalı şirkete ait olduğunu, anılan nedenlerle davalı şirketin TSHK’nın 111. maddesi uyarınca müvekkilinin uğramış olduğu zararları tazminle yükümlü olduğunu, ... tarafından müvekkili şirkete uygulanan para cezasının, davalı şirket tarafından verilen bilgiler doğrultusunda düzenlenen konşimento talimatında yer alan bilgiler ile yükün gerçek özellikleri arasındaki farklıklar nedeniyle tahakkuk ettirilen fazla navlun bedeline ilişkin olup bu kapsamda davalı yanın huzurdaki davaya konu alacak yönünden “yükleten” sıfatıyla sorumlu olduğundan taşıma senedinin "karşı taraf ödemeli" olmasının huzurdaki dava yönünden herhangi bir önem arz etmediğini, zira, söz konusu zararın davalının ağır kusuru sonucunda meydana gelmiş olduğundan davalı şirketin müvekkilin uğramış olduğu zararı tazminle yükümlü olduğunu, mahkeme tarafından huzurdaki davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken haksız ve hukuka aykırı bilirkişi raporu doğrultusunda verilen davanın reddi yönündeki kararın da açıkça haksız ve hukuka aykırı olduğunu, dava konusu taşıma işine ilişkin olarak müvekkili şirkete kesilen ceza yalnızca ürünün istiflenebilir-istiflenemezliğine ilişkin olmayıp söz konusu cezanın aynı zamanda davalı şirket tarafından ürünün boyutu ve ağırlığına ilişkin olarak verilen ölçülerin de hatalı olmasından kaynaklandığını, söz konusu ürüne ilişkin olarak davalı şirket tarafından verilen bilgiler doğrultusunda hazırlanılan konşimentoda yükün istiflenemez özellikte bir ürün olduğu beyanının yanında 80*120*150 cm ve 450kg olduğu hususlarının da belirtildiğini, ... havayolu şirketi tarafından da bu kapsamda bir iç nakliye organizasyonu yapıldığını, ancak daha sonra yapılan ölçümlerde taşıma konusu ürünün davalı şirket tarafından bildirilen boy ve ebatlardan farklı olarak 120*80*120 cm – 440 kg olduğunun tespit edildiğini, davalı şirket tarafından verilen bilgiler ile kantar sonucunun uyuşmaması ve yüksekliğin bir anda 150cm den 120cm ye düşmesi nedeniyle 2000kgs cw uygulandığını, mahkeme tarafından bu husus göz ardı edilerek ve davalı tarafça verilen bilgilerin gerçeğe uygun olup olmadığı hususları değerlendirilmeksizin yalnızca istiflenebilirlik/istiflenemezlik yönünden tek taraflı bir değerlendirme yapıldığını, mahkeme tarafından yükün gerçekte istiflenebilir/istiflenemez olduğu yönünden herhangi bir inceleme yapılmaksızın ve yapılan itirazlar dikkate alınmaksızın ve yine davalı tarafça verilen bilgilerin gerçeğe uygun olup olmadığı hususları değerlendirilmeksizin yalnızca davalının iddia ve beyanları doğrultusunda yükün istiflenemez olduğu ve müvekkili şirketin de "istiflenemez yük" bilgisine göre navluna hak kazandığı ve bunun muhatabının dava dışı ithalatçı-alıcı olduğu yönünde haksız ve hukuka aykırı bir kanaate varıldığını, davalının borcun varlığından ve miktarından haberdar olup ve borcu hesaplayabilecek durumda olduğunu, bu nedenle davalı borçlunun %20 sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiğini beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir. Davalı vekili katılma yoluyla sunduğu istinaf dilekçesinde özetle; Her ne kadar mahkeme kararı, sonuç itibariyle doğru ve hukuka uygun olsa da, mahkemenin davanın esası hakkında da ret kararı vermesi gerektiğini, sadece husumet yokluğu nedeniyle ret kararı verilmiş olmasının yeterli ve hukuksal olmadığını, ayrıca davacıya borçlu bulunulmadığının, tespiti ile davanın esası yönünden de ret kararı oluşturulmasının gerektiğini, davanın esası hakkında ret kararı verilmesi ile birlikte aynı zamanda davacı aleyhine kötü niyetli icra takibi nedeniyle icra inkar tazminatına ve ayrıca nispi vekalet ücretine hükmedilmesinin gerektiğini beyanla, davacının istinaf taleplerinin reddine, davanın esasına ilişkin ret kararı verilmesini, davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmek ve davacı aleyhine nispi vekalet ücretine hükmedilmek suretiyle yerel mahkeme kararının düzeltilerek onanmasına, bu talep yerinde görülmezse mevcut kararın onanmasına karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.

GEREKÇE: Dava, bir adet faturaya dayalı olarak başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, havayolu şirketince uygulandiği iddia edilen ceza bedelinden davalının sorumlu olup olmadığı, davalının husumetinin bulunup bulunmadığı noktasındadır. Davacı takip alacaklısı tarafından, davalı takip borçlusu hakkında İstanbul ... İcra Müdürlüğü'nün ... esas sayılı dosyasında 19.03.2019 tarihli ve "..." açıklamalı faturaya dayalı olarak 6.630,00 USD alacağın tahsili için 29.03.2019 tarihinde ilamsız icra takibi başlatılmıştır. Dava dilekçesine göre, davacının Kanada şubesi ile yurt dışında bulunan bir firma arasında "karşı ödemeli kargo alım talimatı" içerikli uluslararası taşımacılık sözleşmesi imzalandığı, sözleşmenin konusunun ise davalıdan teslim alınacak ürünün yurt dışındaki firmaya teslim edilmesinin teşkil ettiği anlaşılmaktadır. Buna göre davanın tarafları arasında kurulmuş bir taşımacılık sözleşmesi bulunmamaktadır. Bunun yanı sıra davalı ile yurt dışındaki alıcı arasında teslim şeklinin "ex works" olarak belirlendiği ihtilaf konusu değildir. Teslim şekli olarak "ex works" teslim belirlendiği durumlarda, satıcı sözleşme koşullarına uygun olarak malı hazırlamak ve belirtilen tarihte veya süre içinde yine iş yerinde veya fabrikasında malları alıcıya teslim etmekle yükümlüdür. Bu halde satıcının ihracat prosedürleri, yükleme, taşıma, sigorta, boşaltma ve ithalat prosedürlerine ilişkin herhangi bir sorumluluğu bulunmamaktadır. Dava konusu ihtilafta taraflar arasında bir taşıma sözleşmesi bulunmadığından davalı gönderici vasfında değildir. Davalı tarafından düzenlenen bir taşıma senedi de bulunmamaktadır. Bu halde göndericiye ilişkin hukuki düzenlemelerin davalı hakkında uygulanması söz konusu olmadığı gibi davalının davacı taşıyıcıya karşı her hangi bir yükümlülüğü ve dolayısıyla taşıma işlemleri nedeniyle doğacak herhangi bir ücretten dolayı bir sorumluluğu yoktur. Davalı, taşıma sözleşmesinin tarafı olmadığından dava edilen alacak yönünden davalıya husumet yöneltilemez. Bu nedenle mahkemece davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmesinde, red sebebine göre de icra inkar tazminatı ile vekalet ücretine ilişkin mahkeme uygulamasında bir isabetsizlik görülmemiştir. HMK'nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından taraf vekillerinin yerinde görülmeyen istinaf başvurularının ayrı ayrı reddine karar vermek gerekmiştir.

KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK'nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-İstinaf karar harçları taraflarca peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 3-Taraflarca istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK'nın 362(1)a. maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 27/05/2021

Öne Çıkanlar