İstanbul BAM 44. H.D. 2020/436 E. 2021/748 K.

16-10-2021

Özeti: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle alacaklı olduklarını, dava dışı Limited Şirketin ileri vadeli kambiyo senedi verdiğini ve senet bedelinin ödenmemesi üzerine alacağın tahsili için İcra Müdürlüğü'nün esas sayılı dosyası ile icra takibi yaptıklarını, davalının borcun doğumu tarihinden sonra ortağı olduğu İnşaatın makinalarını ve işyerlerini alacaklılarından mal kaçırmak maksadı ile kötü niyetli olarak devrettiklerini, yönetici ortakların davalının ortaklarının amca çocuğu ve damadı olduğunu, her iki şirketin de aynı adresinde faaliyet gösterdiklerini, şirketlerin mal varlıklarının ve işletme faaliyetlerinin birbirine karıştığını belirterek tüzel kişilik perdesi kaldırılarak alacağın tamamının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacının alacaklarından tüzel kişiliği olan dava dışı şirketin yanında davalıların müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulabilmesi için bu şirketler arasında, birlikte sorumluluk sonucunu doğuran birlikte istihdam, işyeri devri, iş sözleşmesi devri veya buna benzer bir ilişkinin yahut yukarıya alınan kararda da açıklandığı şekliyle tüzel kişilik perdesinin aralanarak birtakım hileli işlemlerin bulunup bulunmadığının araştırılıp tartışılması gerekmektedir. Ancak kararda bu hususların tartışılmadığı ve davanın reddine karar verildiği, alınan bilirkişi raporunun da bu açıdan yetersiz olduğu, davacının muvazaa iddiası bulunmakla, muvazaa iddiasının da tartışılacağı tasarrufun iptaline ilişkin kararların sonuçlarının da beklenmesi gerektiği anlaşılmaktadır. Karar, bu sebeplerle de gerekçesiz kalmıştır.

DAVANIN KONUSU: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)

İSTİNAF KARAR TARİHİ: 01/07/2021

Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;

G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; ... Ltd. Şti.'nden alacaklı olduklarını, dava dışı ... Limited Şirketinin ileri vadeli kambiyo senedi verdiğini ve senet bedelinin ödenmemesi üzerine alacağın tahsili için İstanbul ... İcra Müdürlüğü'nün ... esas sayılı dosyası ile icra takibi yaptıklarını, davalı ...'ın borcun doğumu tarihinden sonra ortağı olduğu ... İnşaatın makinalarını ve işyerlerini alacaklılarından mal kaçırmak maksadı ile kötü niyetli olarak devrettiklerini, yönetici ortaklar ... ve ...'ın davalı ... Ltd. Şti.'nin ortaklarının amca çocuğu ve damadı olduğunu, her iki şirketin de ... yolu cad. No: ... Kartepe adresinde faaliyet gösterdiklerini, ... Şti. ile ... İnş. Şti.'nin mal varlıklarının ve işletme faaliyetlerinin birbirine karıştığını belirterek tüzel kişilik perdesi kaldırılarak alacağın tamamının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı ... ve ... vekili cevap dilekçesinde özetle; Husumet itirazında bulunarak davanın usulden reddine karar verilmesini talep etmiş, esasa dair itirazlarında ise; akrabalık bağı bulunduğunu, ancak yapılan devir işlemlerinin usulüne uygun olduğunu, Kocaeli 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde tasarrufun iptali davası açıldığını, tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisinin uygulanması için yasal şartların oluşmadığını, tasarrufun iptali davasının ve ... İnş. Şti.'nin iflas erteleme davasının bekletici mesele yapılmasını beyanla davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davalı ... cevap dilekçesinde özetle; Husumet itirazında bulunmuş, esasa dair savunmalarında; tasarrufun iptali davasının bekletici mesele yapılmasını, yapılan hukuki işlemlerin geçerli işlemler olduğunu, ivaz karşılığında yapıldığını, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davalı ... şirketi ve ... vekili cevap dilekçesinde özetle; husumet itirazında bulunarak icra dosyasındaki alacakta hiçbir hukuki ve ticari bağlarının bulunmadığını, takip borçlularının ... İnşaat ve ... olduğunu, davalı şirket hakkında açılan davanın usulden reddine karar verilmesini, esasa dair itirazlarında ise; dava dışı şirketten satın alınan malların bedelinin rayiç değerleri üzerinden yapıldığını, dava dışı şirkete yapılan ödeme ile borca batık durumda olan Mets İnşaatın kendi borçlarını ödediğini, iflas erteleme davasının derdest olduğunu,...'in mal varlıklarının birbirine karışmadığını, tüzel kişiliklerinin ayrı olduğunu, tüzel kişilik perdesinin aralanması şartlarının oluşmadığını belirterek davanın reddini istemiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; "Davacı iddiaları, davalıların organize halde kötü niyetli davrandıklarını, mal varlıklarının karışması ve aralarında organik bağın bulunduğu, davalı ... ve dava dışı ... Şirketinin müvekkiline olan borcun doğum tarihinden sonra taşınmazlarının, araçların, iş makinelerinin ve iş yerlerinin alacaklılarından mal kaçırmak için kötü niyetle devrettikleri, ... Şirketinin davalı ortaklarının, borçlarını ödememek ve alacaklılardan mal kaçırmak için aynı adreste ... Şirketini kurdukları ve ... Şirketinin işlettiği benzin istasyonunu bu şirkete devrettikleri, davalıların halen bu şirket üzerinden ticari faaliyetlerine devam ettikleri, borçlu ... Şirketinin ortakları ... ve ...'ın baba oğul oldukları, yine ortaklardan ...'ın ise ...'ın amcasının oğlu olduğu, ... Şirketinin 10.000,00-TL sermaye ile kurulduğu, bu kadar düşük sermaye ile petrol işinin yapılamayacağı, ... Şirketi kurulduktan sonra borçlu ... Şirketinin bir gayrimenkulü, üç aracı ve üç iş makinesini davalı ... Şirketine devrettiği, benzin istasyonunun da ... Şirketine kiraya verildiği, borçlu ... şirketinin borca batık olduğu ve iflas erteleme için mahkemeye başvuruda bulunduğunu, ...ets Şirketinin paraya çevirme imkanı olan veya gelir getiren tüm mal varlığının alacaklılardan mal kaçırmak amacıyla davalılara devredildiği iddiaları ile tüzel kişilik perdesinin aralanması suretiyle ... Şirketi ve ...'dan olan alacaklarının tüm davalılardan tahsiline karar verilmesi talep edilmiş ise de; yukarıda açıklanan tüzel kişilik perdesinin aralanması ilkesinin gerek öğretide gerekse Yargıtay içtihatları ile kabul edilen hallerin davalılara atfedilen eylemlerde söz konusu olmadığı, ... Şirketinin iflas erteleme istemesi nedeniyle akaryakıt dağıtım şirketi ...'in ... şirketi ile yaptığı bayilik sözleşmesini devam ettirmediği için ... Şirketinin kurulmuş olduğu ve ... ile bu şirketin bayilik sözleşmesi yaparak akaryakıt istasyon işinin devam ettirildiği, bayilik sözleşmesine konu benzin istasyonunun ... şirketine sadece kiraya verildiği ve mülkiyetinin halen ... Şirketinde olup akaryakıt istasyonundan ... Şirketinin kira geliri almak suretiyle yararlana geldiği, devredilen gayrimenkul ve araçlarla ilgili olarak tasarrufun iptali davalarının açılmış olup derdest oldukları, tüzel kişilikte asıl olanın tüzel kişilik yapısının korunması olup perdenin kaldırılmasının ise istisnai hallerde uygulanabilecek bir yöntem olduğu, alacaklıların menfaatlerinin korunması için kanundan yada sözleşmeden kaynaklanan başka bir yol bulundukça tüzel kişilik perdesinin kaldırılması yoluna gidilemeyeceği, davalılara atfedilen hukuki eylemlerin telafisine yönelik İİK 277 ve devamı maddeleri uyarınca açılacak tasarrufun iptali davaları imkanı bulunduğundan tüzel kişilik perdesinin aralanması için gereken şartların davacı tarafça iddia edilen olaylarda söz konusu olmadığından şartlar itibariyle oluşmayan davanın reddine" karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Huzurdaki davanın konusunun, dava dışı borçlu ... San. ve Tic. Ltd. Şti ve davalı borçlu ...' ın alacaklılarından mal kaçırmak için, mal varlıklarını davalı ... Petrol İnşaat San. ve Tic. Ltd. Şti' ne ve davalı ...' a muvazaalı olarak devretmeleri, her iki şirketin faaliyet alanlarının, işçilerinin ve adreslerinin aynı olması, her iki şirketin ortaklarının akraba olması nedenleriyle oluşan ticari özdeşlik ve malvarlıklarının iç içe geçmesi nedeniyle tüzel kişilik perdesinin kaldırılması suretiyle dava konusu alacağın davalılardan tahsili istemi olduğunu, Davacının, dava dışı borçlu ... İnşaat' a akaryakıt sattığını ve faturaya bağlı alacağının ödemesi için dava dışı borçlu ... İnşaat ve ortağı ... 05.11.2014 tanzim tarihli ve ileri vadeli kambiyo senetlerini verdiğini, senetlerin ödenmemesi nedeniyle alacağın tahsili için İstanbul ... İcra Müdürlüğünün ... E sayılı dosyası ile takip yapıldığını ancak icra takibi kesinleşmesine rağmen alacak ödenmediğini, toplam dava değerinin 1.023.046,79 TL olduğunu, davalı ... ve dava dışı borçlu ... İnşaat davacı müvekkile olan borcun doğum tarihinden sonra taşınmazlarını, araçlarını, iş makinalarını ve işyerlerini alacaklılarından mal kaçırmak maksadıyla kötü niyetle devrettiklerini, dava dışı borçlu ... İnşaat' ın davalı ortaklarının, borçlarını ödememek ve alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla aynı adreste 02.12.2014 tarihinde davalı ... Petrol' ü kurduklarını, davalıların halen bu şirket üzerinden ticaretlerine devam ettiklerini, tarafların akraba olduğunu, her iki şirketin ... Cad. No: ... Kartepe/Kocaeli adresinde, aralarında akrabalık ilişkisi (baba, oğul, amca çocuğu, damat) olan yönetici ve ortaklarla faaliyet gösterdiğini (delili: Ticaret Sicil Gazeteleri, Kocaeli Ticaret Sicil Müdürlüğü Kayıtları, Nüfus Kayıtları), davalı ... Petrolün kuruluş tarihinin davacı müvekkile ... İnşaat tarafından verilen senetlerin düzenleme tarihinden sadece bir ay sonra olduğunu, 10.000 TL sermaye ile petrol işi yapılamayacağını, şirketin sermayesi ile satın aldığı araçlar, gayrimenkul, iş makinaları ve kiraladığı ... benzin istasyonu değer itibariyle çeliştiğini, dava dışı borçlu ... İnşaat' ın, davalı ... Petrol' e iş makinası, gayrimenkul ve araçlarını devretmesi ve benzin istasyonunu kiralamasının işletmenin devri olduğunu, bu işletmenin devri normal bir tasarruf işlemi olmayıp, muvazaalı olarak Tüzel Kişilik Perdesinin arkasına sığınılmak suretiyle alacaklılardan mal kaçırmaya yönelik olduğunu, davalıların hukuki sorumluluğunun özellikle "tüzel kişilik perdesinin kaldırılması” ve '"Organik Bağ" kavramları ışığında ele alınması gerektiğini, tüzel kişilik perdesinin ortadan kaldırılması ile gerçek kişilerin sorumluluğuna gidilebileceğini, ikinci şeklinin ise, "çapraz perdeyi kaldırma" olduğunu, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi Genel Hükümlerinin 3. Maddesi 2. Fıkrası "(2) Müteselsil sorumluluk da dahil olmak üzere, birden fazla davalı aleyhine açılan davanın reddinde, ret sebebi ortak olan davalılar vekili lehine tek, ret sebebi ayrı olan davalılar vekili lehine ise her ret sebebi için ayrı ayrı avukatlık ücretine hükmolunur." hükmüne amir olduğunu, tüzel kişilik perdesinin aralanması suretiyle 1.023.014,99 TL alacağın tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili dava konusu olup, birden fazla davalı aleyhine aynı alacağın tahsili için tek dava açıldığını ve ret sebebinin ortak olduğunu, ret sebebi ortak olan davalılar vekilleri lehine dava değeri üzerinden tek vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, her davalı vekiline ayrı ayrı 54.641,40 TL yasal vekalet ücretine hükmedilmesinin Avukatlık Kanununa ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi Genel Hükümlerinin 3. Maddesi 2. Fıkrasına aykırı olduğunu, -Davalılar ... ve ... iflas erteleme tedbir kararının sağladığı korumadan faydalanmak için kendileri ve aile bireyleri adına kayıtlı gayrimenkullerin cebri icra yoluyla satışını önlemek maksadıyla tamamı ipotekli ve hacizli gayrimekulleri dava dışı borçlu ... İnşaat' a devir ettiklerini, dava dışı borçlu ... İnşaat' a iflas erteleme talebinin hemen öncesinde devredilen bu taşınmazların ipotekle yükümlü ve takyidatlı olduğu için iflas erteleme talep eden şirkete artı bir değer katmayıp aksine şirketi daha çok borç altına soktuğunu, tasarrufun iptaline konu tüm gayrimenkullerin kaydında gayrimenkullerin değerinin çok üzerinde ipotekler ve hacizler mevcut olduğunu, tasarrufun iptali davası lehe sonuçlansa dahi alacağın tahsil imkanı bulunmadığını, dava dışı borçlu ... İnşaat paraya çevrilme imkanı olan veya gelir getiren tüm malvarlığını (araç, gayrimenkul, akaryakıt istasyonu işletmesini) alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla davalılara devir ettiğini, Tüzelkişilik Perdesinin Aralanması yöntemi dışında davacı müvekkilin alacağını tahsil imkanı bulunmadığını, bilirkişi raporunda dosyadaki somut deliller incelenmediğini ve değerlendirilmediğini, hükme esas alınan bilirkişi raporundaki gerçeğe aykırı değerlendirmenin aksine akaryakıt istasyonu iflas erteleme davasından önce 03.12.2014 tarihli kira sözleşmesiyle ... Petrol' e devir edilip kiralandığını. iflas erteleme davasının ise 05.01.2015 tarihinde açıldığını, Davalıların amacının iflas erteleme davası öncesinde akaryakıt istasyonun gelirlerini mahkeme denetiminden ve alacaklılardan kaçırmak olduğunu, Davalılar taşınmazlarını, araçlarını, iş makinelerini, akaryakıt istasyonunu ve gelirlerini alacaklılardan ve mahkeme denetiminden kaçırmak için iflas erteleme davasından önce davalı ... Petrol' e devir ettiklerinin sabit olduğunu, toplanan delillere göre davalılar arasındaki organik bağ, alacaklılardan mal kaçırma ve alacaklıları zarara uğratma kasıtları, akrabalık bağları ve yaptıkları işlemlerdeki kötüniyetleri sabit olup, dava dışı müflis borçlu ... İnşaat ile davalı ... Petrol’ ün ve şirketlerin ortakları/yöneticileri olan gerçek şahıs davalıların mal varlıkları, işletme alanı, işletme faaliyeti tamamen birbirine karışmış durumda olup, taraflar arasındaki muvazaa, organik bağ ve iktisadi özdeşlik sabit olduğundan, icranın ertelenmesine, hukuka aykırı kararın kaldırılmasına, İstanbul ... İcra Müdürlüğünün ... E sayılı dosyasına konu 1.023.014,99 TL güncel alacağın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, Dava konusu alacağın asıl alacak kısmı olan 927.587,52 TL’ ye dava tarihinden itibaren avans faizi uygulanmasına, Davalıların mal kaçırma veya yeni bir tüzel kişilik üzerinden ticarete kalkışma durumu devam ettiğinden tedbir kararı verilmesini talep etmiştir. Davalılar vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; -Davalı şirketin kurucusu ve ortağının dava dışı borçlu şirkette ortaklıkları bulunmadığını, istasyonun kiralandığını ve kiralarını da düzenli olarak ödediğini, devredilen taşınır ve taşınmaz malların karşılığının gerçek değer üzerinden ... İnş. Ltd.Şti.'ne ödendiğini, Davacının, müvekkil şirket aleyhinde hem tasarrufun iptali (borçlunun mal kaçırdığı gerekçesi ile) yine aynı alacağı için bu seferde de dava dışı borçlu şirketin borcu nedeniyle müvekkil şirkete, alacak davası açmasının hiçbir hukuki dayanağı bulunmadığını, Müvekkili şirketin, dava konusu alacağın doğum tarihinden sonra kurulduğunu, dava konusu alacağa sebep malların dava dışı borçlulara verilmesine müvekkillerin onayı yada kefilliği bulunmadığını, müvekkili şirketin dava dışı borçlu şirketten istasyonun bulunduğu gayrimenkulü kiralayarak akaryakıt istasyonu işletmesinin, dava dışı borçlu şirketin alacaklılarının yararına olduğunu, Müvekkil şirket ile İstanbul ...İcra Müdürlüğü'nün ... E. sayılı dosyasındaki borçluların mal varlıklarının birbirine karışmış durumda olmadığını, müvekkili şirkette, müvekkil şirketin yasal temsilcileri haricinde, hiçbir gerçek yada tüzel kişiliğin hakimiyeti söz konusu olmadığını kararın onanmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı, dava dışı borçlu şirket ile davalı şirketin ve ortaklarının organik bağ içinde olduğunu, ortakların yetkililerinin akraba olduğunu, muvazaalı işlemlere girişerek borçlardan kurtulmaya çalıştıklarını, her iki şirketin faaliyet merkezinin aynı olduğunu, aynı işçilerin çalıştırıldığını ileri sürerek takip konusu borçtan davalı şirketin de sorumlu tutulmasını istemektedir. Bu konunun açıklığa kavuşturulması bakımından hukukumuzda da yer bulan "tüzel kişilik perdesinin aralanması" kurumunu irdelemek gerekmektedir. Konu ile ilgili yargıtay içtihadı: "....17. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle “tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisi” hakkında açıklama yapılması faydalı olacaktır. 18. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 125. (6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 137.) maddesi gereğince ticaret şirketleri tüzel kişiliği haiz olup, kanuni istisnalar haricinde 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 48. maddesi kapsamında bütün haklardan yararlanabilir ve borçları üstlenebilirler. Ticaret şirketleri tüzel kişiliğe sahip olduklarına göre, istisnalar hariç olmak üzere, şirket malvarlığının, aktif ve pasifiyle birlikte, sahibi tüzel kişidir (Poroy, Reha/ Tekinalp, Ünal/Çamoğlu, Ersin: Ortaklıklar Hukuku I, İstanbul, 2019, s.105). 19. Tüzel kişiliğin bu malvarlığı, kendine özgü, bir amaç birliği içinde ve kendisini oluşturan kişilerin malvarlığından bağımsız bir malvarlığı olarak ortaya konulmalıdır. Tüzel kişiliğin bu malvarlığının onu oluşturan kişilerin malvarlığından da bağımsız olması gerektiğini belirten bu temel ilkeye “mal varlığının bağımsızlığı” veya “mal ayrılığı” ilkesi denilmektedir (Antalya, Gökhan: Tüzel Kişilik Perdesinin Aralanması Teorisi, Erol Ulusoy (Editör), I. Uluslararası Ticaret Hukuku Sempozyumu, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, İstanbul, 2008, s. 146.). Ayrılık ilkesi gereğince, tüzel kişilik çatısı altında bir araya gelen, başka bir deyişle tüzel kişiliği oluşturan gerçek veya tüzel kişiler, oluşturdukları tüzel kişiliğin borçlarından sorumlu olmazlar. 20. Tüzel kişi ile üyeleri arasındaki bu ayrılık ilkesinin mutlak olarak her durum ve koşulda uygulanması bazı haksız durumların ortaya çıkmasına yol açmaktadır. Öğreti ve uygulamada, özellikle borç ve sorumluluktan kurtulabilmek amacıyla tüzel kişiliğin bir araç olarak kullanıldığı hâllerde, tüzel kişi ve üyeleri arasındaki bu ayrılığın kaldırılarak üyelerin sorumluluğuna gidilebileceği kabul edilmektedir (Pulaşlı, Hasan: Şirketler Hukuku Şerhi, C. I, Ankara, 2011, s. 468.). Bu durum öğreti ve uygulamada “tüzel kişilik perdesinin aralanması” olarak ifade edilmektedir. 21. Gerçekten de hukuk kuralları dolanılmak suretiyle kanuna karşı hile yapılması, ayrı tüzel kişilik kavramına sığınarak onun ardında yer alan kişilerin taraf oldukları sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini ihlal etmeleri ya da üçüncü kişilere zarar vermeleri, sonra da tüzel kişilik kavramının ardına gizlenmeleri dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı ilkelerine açıkça aykırı olup hukuk düzenince de korunamaz. Bu gibi durumlarda TMK’nin 2/2 maddesi gereğince hakkın kötüye kullanılması söz konusu olduğu için tüzel kişilik perdesi aralanmalı ve perdenin ardında yer alan kişiler gerektiğinde sorumlu tutulmalıdır (Sağlam, İpek: Tüzel Kişilik Perdesinin Aralanmasına Genel Bir Bakış, Erol Ulusoy (Editör), I. Uluslararası Ticaret Hukuku Sempozyumu, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, İstanbul, 2008, s. 146.). Başka bir deyişle tüzel kişiye hukuk hayatında ayrı bir hukuki varlık tanınması ancak TMK’nin 2. maddesi kapsamında kurallara uygun hareket edilmesi ve tüzel kişiliğin ortakları veya yöneticileri tarafından kötüye kullanılmaması hâlinde söz konusu olabilir. İyi niyet kurallarına riayet edilmemesi ve tüzel kişiliğin kötüye kullanılması hâllerinde tüzel kişilik perdesi aralanarak, tüzel kişilik perdesinin arkasındaki gerçek duruma göre bir sonuca varılması gerekmektedir (Battal, Ahmet: Bir Alan Araştırması Işığında Sermaye Şirketlerinin Sorumluluğu Konusundaki Hukuki Bilgi Eksikliğinin Olumsuz Sonuçları ve Perdenin Kaldırılması Teorisi Yardımıyla Giderilmesi, Yargıtay Dergisi, C. 24, Ekim 1998, s. 659.). 22. Öğreti ve uygulamada kabul edilen tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisi; bazı şartların varlığı hâlinde, tüzel kişilik ve mal ayrılığı ilkesi dikkate alınmadan, mevcut tüzel kişiliğin arkasına saklanan gerçek veya tüzel kişinin borçtan sorumlu tutulmasını ifade etmektedir. Bu teori, yalnızca ticaret hukukunda değil iş hukuku, vergi hukuku, icra ve iflas hukuku ve diğer hukuk dallarında da uygulama alanı bulmuş; hatta 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ve 5941 sayılı Çek Kanunu gibi kanunlarda kamu yararı gibi özel menfaatlerin korunması amacı güdülerek gerektiğinde bu teorinin uygulanması ve sorumluluğa karar verilebilmesi için bir takım düzenlemeler yapılmıştır. Elbette, kanundan kaynaklanan bu gibi durumlarda tüzel kişilik perdesinin aralanmasına ilişkin tartışmaya gerek bulunmamaktadır. Yine muvazaa, kanuna karşı hile gibi durumlarda da bazen tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisi uygulanmadan da sorumluluğa hükmedilebilmektedir (Akıncı, Şahin: Alacaklılardan Mal Kaçırmak İçin Kurulan Yeni Şirkete Müracaat İmkânı Bakımından; Muvazaa, Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması ile Organik Bağ Kavramlarının Elverişliliği ve Yargıtay Uygulamaları, Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 27, S. 3, 2019, s. 653.). 23. Hemen belirtilmesi gerekir ki, öğreti ve uygulamada özellikle vurgulandığı üzere; mal varlığının bağımsızlığı ve sınırlı sorumluluk ilkelerinin istisnası olan tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisi ancak istisnai ve sınırlı durumlarda titizlikle uygulanması gereken bir teoridir. Bu teoriye ihtiyatlı bir biçimde yaklaşılmalı; istisnai bir teori olduğundan mümkün olduğunca dar yorumlanmalı ve bu teorinin uygulanmasına ancak tüzel kişilik kavramının arkasına saklanılarak dürüstlük kuralına aykırı davranıldığı, kendisine tanınan hakkın kötüye kullanılarak üçüncü kişilerin zarara uğratıldığı, zarara yol açan tüzel kişinin sorumluluğuna hükmedebilmek için ise başka bir yasal nedene dayanılmasının mümkün olmadığı durumlarda başvurulmalıdır. Zira tüzel kişilik perdesinin aralanması, tüzel kişilerin borçlarından dolayı başkalarının sorumlu tutulamayacağı ilkesinin, özellikle şirketlerin sadece sermayeleri ile sorumlu olacakları ve tüzel kişilerin borçlarından dolayı ortakların sorumlu tutulamayacağı kuralının önemli bir istisnasını teşkil etmektedir (Çamoğlu, Ersin: Ticaret Ortaklıkları Bağlamında Perdenin Kaldırılması Kuramı ve Yargıtay Uygulaması, BATİDER, C. 32, S. 2, 2016, s. 12.). 24. Görüldüğü üzere tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisi her somut olayın özelliği gözetilerek değerlendirilmeli ve TMK’nin 2. maddesi gereğince dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılma yasağı gözetilerek tüzel kişiliğin alacaklılardan mal kaçırmak amacıyla kullanılıp kullanılmadığı, tüzel kişiliği düzenleyen normların dışına çıkılıp çıkılmadığı incelenmelidir. Bununla birlikte öğretide; tüzel kişi ile ortakların alanlarının organizasyon ve malvarlıklarının birbirine karışması, ortağın kendi fiil ve işlemleriyle üçüncü kişilere karşı sanki tüzel kişilik ile kendisi arasında bir ayrım yokmuşçasına işlemler yapması ya da ortağın kendi malvarlığı ile şirketin malvarlığı birmiş gibi davranması, yetersiz sermaye ile faaliyete devam edilmesi özellikle şirket tüzel kişiliğinin bilinçli (kötü niyetli) olarak üçüncü kişileri zarara uğratması hâllerinde perdenin aralanması gerektiğinden bahsedilmektedir (Öztek, Selçuk/Memiş, Tekin: Şirketler Hukuku ve İcra İflas Hukuku İlkeleri Karşısında Borçlu Şirketin Alacaklılarının Hakim Ortağa Karşı Korunması, Erol Ulusoy (Editör), I. Uluslararası Ticaret Hukuku Sempozyumu, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, İstanbul, 2008, s. 205 vd.;Akıncı, s. 662.). 25. Öğreti ve uygulamada tüzel kişilik perdesinin aralanmasının genel olarak üç değişik durumda mümkün olabileceği ifade edilmektedir. Birinci durum perdenin düz aralanması olarak ifade edilen şirketin borcu için şirkete ilave olarak ortakların da borçtan sorumlu tutulmasıdır. İkinci durum perdenin ters çevrilerek aralanması olarak ifade edilen ortağın borcu için ortağın yanında şirketin de borçtan sorumlu tutulmasıdır. Nihayet üçüncü durum ise somut uyuşmazlık bakımından tartışılması gereken ve perdenin çapraz aralanması olarak ifade edilen, borçlu şirketin yanında aynı ana şirkete bağlı bir kardeş şirketin sorumluluğu cihetine gidilmesidir (Öztek/Memiş, s. 199.). Perdenin çapraz aralanması sadece ana ve kardeş şirket için değil, aynı zamanda grup veya holding sistemi içinde yer alan kardeş şirketler arasında da söz konusu olmaktadır (Tekinalp, Gülören/Tekinalp, Ünal: Perdeyi Kaldırma Teorisi, Reha Poroy’a Armağan, 1995, s. 399.). 26. Tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanması genellikle kardeş şirketler arasında söz konusu olduğundan, ana şirket ile kardeş şirket ve ortaklar arasındaki karmaşık ilişkiler zinciri net bir şekilde ortaya konulmalıdır. Bu noktada bu şirketlerin ekonomik anlamda bağımsız şirket vasfında olup olmadığının araştırılması büyük önem taşımaktadır. Çünkü kardeş şirketler arasında perdenin aralanması teorisine başvurabilmek için tek bir iktisadi işletmenin yürütüldüğü farklı faaliyetler için birbirinden bağımsız tüzel kişiliklerin kurulmuş olması gerekmektedir. Hukuken iki farklı tüzel kişilik gibi görünen bu şirketler aslında özdeştir, alacaklılardan mal kaçırmak ya da sorumluluktan kurtulmak amacıyla kötü niyetli olarak iki farklı tüzel kişilik gibi kurulmuştur. Ayrıca bunların üretim, pazarlama ve ihracat faaliyetleri birbirini tamamlayıcı nitelikte olup, şirketler aslında tek ve aynı iktisadi işletmeye vücut vermektedir (Öztek/Memiş, s. 209.). 27. Tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanmasına benzeyen bir başka kavram organik bağ kavramıdır. Tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanmasında olduğu gibi organik bağ kavramında da bir tüzel kişinin borçlarından bir başka tüzel kişinin sorumluluğuna gidilmektedir. Bu hâliyle organik bağ kavramının da kaynağını TMK’nin 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı oluşturmaktadır (Öztek/Memiş, s. 210.). Ancak organik bağ kavramı, tüzel kişilik perdesinin aralanmasına göre daha geniş bir anlama sahip olsa da organik bağın varlığı, tek başına tüzel kişilik perdesinin aralanmasını gerektirmemektedir. Başka bir deyişle şirketler arasında organik bağ tespit edilse dâhi tüzel kişilik perdesinin aralanması ve alacağın perdenin arkasındakinden de istenebilmesi için sırf alacaklıdan mal kaçırmak ve onu zarara uğratmak amacıyla kötü niyetli işlemler yapıldığının da somut verilerle ispatlanması gerekmektedir. 28. Şirketler arasında organik bağ olup olmadığı; şirketlerin adreslerinin aynı olması, ortaklık yapılarının ve yönetim kurullarının benzer olması veya temsilcilerinin aynı olması, faaliyet alanları, hisse devirleri, muvazaalı işlemler gibi hususlar ve somut olayın özellikleri de gözetilerek tespit edilebilir. Ancak tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanmasında her iki şirketin faaliyet alanı, ortaklık yapısı, ortakları gibi konularda öyle büyük ve derin bir kesişme vardır ki; bu şirketlerle iş yapan kişiler nezdinde iktisadi bir bütünlük içerisinde tek bir şirketle iş yapılıyor algısı oluşmaktadır. Ayrıca üçüncü kişiler nezdinde uyandırılan bu algı neticesinde, ticaret yaparken güçlü bir yapıya sahip görüntüsü oluşturularak, şirketlerden birinin borca batırılması ya da içinin boşaltılıp iş alanının diğerine kaydırılması işlemleri tipik bir hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilmelidir. 29. Organik bağ ile tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanması arasında benzerlikler olduğu kadar farklılıklar da bulunmaktadır. Özellikle somut olayın niteliği gereği organik bağın tespitinde; şirketlerin aynı holdinge bağlı olması, yöneticilerinin veya kurucularının aynı olması, bir borç takibinden kurtulmak için hisselerin devredilmesi, muvazaalı işlemler yapılması, hatta belirli işlemlerin aynı şekilde ve aynı usulde yapılması bile rol oynayabilmekte iken; tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanması için iki şirket arasında alacaklıdan mal kaçırmak ve onu zarara uğratmak amacıyla kötü niyetli olarak işlemlerin yapıldığının ve bu nedenle asıl borçlu şirketten alacağın tahsil edilemediğinin somut verilerle ispatlanması gerekmektedir. Bununla birlikte bu iki kavram arasındaki en önemli fark ise; organik bağın varlığı hâlinde bir şirketin borçlarından dolayı bir başka şirketin mal varlığına el atılabilmekte iken tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanması hâlinde borçlu şirketin yanı sıra kardeş şirketin hatta talep hâlinde kardeş şirketin ortaklarının mal varlığına dahi el atılmasının mümkün olmasıdır (Öztek/Memiş, s. 210.). 30. Görüldüğü üzere aralarında bazı farklılıklar bulunmakla beraber organik bağ ile perdenin çapraz aralanması kavramları birbirinin alternatifi olan kavramlar değildir. Bu nedenle aynı olayda hem organik bağ hem de tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanması yolları işletilerek sonuca ulaşılabilmesi mümkündür." (Y.H.G.K. 01/07/2020 gün ve 2019/11-808 Esas-2020/504 Karar sayılı ilamı) Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisiyle ilgili olarak yukarıda belirtilen emsal içtihat gereğince gerekli araştırma ve inceleme yapılarak sonuca gidilmesi gerekir. Bu noktada bu şirketlerin ekonomik anlamda bağımsız şirket vasfında olup olmadığının araştırılması büyük önem taşımaktadır. Çünkü kardeş şirketler arasında perdenin kaldırılması teorisine başvurabilmek için tek bir iktisadi işletmenin yürütüldüğü farklı faaliyetler için birbirinden bağımsız tüzel kişiliklerin kurulmuş olması gerekmektedir. Hukuken iki farklı tüzel kişilik gibi görünen şirketler aslında özdeştir, alacaklılardan mal kaçırmak ya da sorumluluktan kurtulmak amacıyla kötü niyetli olarak iki farklı tüzel kişilik gibi kurulmuş iseler de bunların üretim, pazarlama ve ihracat faaliyetleri birbirini tamamlayıcı nitelikte olup, şirketler aslında tek ve aynı iktisadi işletmeye vücut vermektedir (Öztek/Memiş, s:209). Tüzel kişilik perdesinin kaldırılması teorisinde çoğu zaman perdenin tarafları arasındaki güçlü organik bağa ve yapılan muvazaalı işlemlere rastlanılmaktadır. Bu kavramlar bazen aynı olayda karşımıza çıkabilir; ancak sadece birinin oluşması diğerini engellemeyecektir. Bir hukuki işlemin her iki tarafının da irade ile beyanı arasında bilerek uygunsuzluk yaratması durumu muvazaanın şartları her olayda gerçekleşmeyebilir. Sorumluluğun genişletilebilmesi için yine içtihatlarla geliştirilmiş olan organik bağ kavramının da tartışılması gerekmektedir. Zira, organik bağ kavramı da kaynağı TMK’nın 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağından almaktadır. Organik bağ, iki tüzel kişi (veya bunların ortakları arasındaki ilişki) olarak nitelendirilebilir. Organik bağ, perdenin saklanmasına göre daha geniş bir anlamı ifade eder; bu bağın varlığı tanıkla bile ispat edilebilir. Organik bağ, tek başına tüzel kişilik perdesinin kaldırılmasını sağlayacak güçte değildir. Şirketlerin kuruluş tarihlerinin aynı olması, hissedarların aynı soyadını taşımaları organik bağın varlığını göstermez. Şirketlerin aynı kişi tarafından yönetilmesi, aynı ortaklara sahip olması ya da benzer iş kolunda faaliyet göstermeleri somut olayın niteliğine göre başka delillerle desteklendiğinde organik bağın varlığı için yeterli ise de; bu husus tek başına tüzel kişilik perdesinin kaldırılması için yeterli değildir. Tüzel kişilik perdesinin kaldırılması ve alacağın perdenin arkasındakinden de istenebilmesi için sırf alacaklıdan mal kaçırmak ve onu zarara uğratmak amacıyla kötü niyetli işlemler yapıldığının da somut verilerle ispatlanması gerekmektedir. ... şirketlerin adreslerinin, faaliyet alanlarının, ortaklarının veya temsilcilerinin aynı olmasından ve aradaki hukuki ilişkiden tespit edilebilir. Tüzel kişiliğin kaldırılmasında her iki şirketin faaliyet alanı, ortaklık yapısı, ortakları gibi konularda öyle büyük ve derin bir kesişme vardır ki; bu şirketlerle iş yapan kişiler nezdinde tek bir şirketle iş yapılıyor algısı oluşmaktadır. Örneğin; üçüncü kişiler nezdinde uyandırılan bu algı neticesinde, ticaret yaparken güçlü bir yapıya sahip görüntüsü oluşturularak, şirketlerden birinin borca batırılması ya da içinin boşaltılıp iş alanının diğerine kaydırılması işlemleri tipik bir hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilebilir.(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 06.09.2020 T., 2020/19-94 E., 2020/358 K. Sayılı kararı) Öncelikle her iki şirketin yetkilisi- temsilcisi davalı gerçek kişi olduğu gibi,dosyadaki bilgi ve belgeler ile beyanlara göre şirketler arasında organik bağ bulunduğu,bu durumda her üç davalıya da davada husumet düştüğü anlaşılmıştır. Eldeki davada, davacının alacaklarından tüzel kişiliği olan dava dışı şirketin yanında davalıların müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulabilmesi için bu şirketler arasında, (müteselsil) birlikte sorumluluk sonucunu doğuran birlikte istihdam, işyeri devri, iş sözleşmesi devri veya buna benzer bir ilişkinin yahut yukarıya alınan kararda da açıklandığı şekliyle tüzel kişilik perdesinin aralanarak birtakım hileli işlemlerin bulunup bulunmadığının araştırılıp tartışılması gerekmektedir. Davacı vekili davanın en başından beri benzer iddialarını yinelemiş; dava dışı şirketin kendi sorumluluğunu kaldırmak için sahibi olduğu diğer şirketleri kamuflaj olarak kullandığını iddia etmiştir. Ancak kararda bu hususların tartışılmadığı ve davanın reddine karar verildiği, alınan bilirkişi raporunun da bu açıdan yetersiz olduğu, davacının muvazaa iddiası bulunmakla, muvazaa iddiasının da tartışılacağı tasarrufun iptaline ilişkin kararların sonuçlarının da beklenmesi gerektiği anlaşılmaktadır. Karar, bu sebeplerle de gerekçesiz kalmıştır. Davacı vekilinin istinaf itirazları bu açıdan yerinde görülmekle, mahkeme tarafından davalılar yönüyle sorumluluk şartlarının "tüzel kişilik perdesinin aralanması" kurumu çerçevesinde araştırılıp, kararda tartışılmak üzere kararın kaldırılması gerekmektedir. Vekalet ücreti yönünden yapılan istinaf isteminin de bu aşamada incelenemeyeceği anlaşılmakla, 6100 Sayılı HMK'nın 353/1-a-6. maddesine göre, davacının iddia ettiği deliller toplanarak yeterli gerekçe ile değerlendirme yapılması gerektiğinden, mahkeme kararının esası incelenmeksizin kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmek üzere kararı veren mahkemeye gönderilmesine dair karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davacı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile, 2- Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 21/06/2017 gün ve 2016/39 Esas, 2017/481 Karar sayılı kararının 6100 Sayılı HMK'nın 353/1-a/6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 3- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4- Davacı tarafça tehiri icra talebi yönünden Kocaeli 5. İcra Müdürlüğünün 2017/9630 sayılı icra takip dosyasına yatırılmış bulunan 65.100,00 TL bedelli teminat mektubunun 2004 Sayılı İİK'nun 36/5. maddesi gereğince yatıran davacı tarafa talebi ve isteği halinde iadesine, 5- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından peşin olarak yatırılan 31,40 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine İADESİNE, 6- Dosya üzerinde inceleme yapılması sebebiyle vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 7- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 6100 Sayılı HMK'nın 353/1-a/6. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 01/07/2021

Öne Çıkanlar