Yargıtay CGK 2018/45 E. 2021/234 K.

31-10-2021

ÖZET: Uyuşmazlık; birden fazla sanığın tek müdafi ile temsil edilmesi ve yargılama sonucunda sanıklar hakkında beraat kararı verilmesi hâlinde, Hazinenin sanıklara ödeyeceği avukatlık ücretinin, her bir sanık lehine ayrı ayrı mı, sanıkların tümü için sadece bir avukatlık ücretine mi, yoksa Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'ne göre gösterilen asgari sınırın üç katına kadar ücret takdir edilerek sanıklar lehine eşit olarak mı hükmedileceğinin belirlenmesine ilişkindir. Yargılandıkları aynı dava dosyasında aynı suçtan yargılanan birden fazla sanığın tek müdafi ile temsil edilmesi ve yargılama sonucunda sanıklar hakkında beraat kararı verilmesi sebebiyle, müdafi tarafından sanıklara sunulan avukatlık hizmetinin sanık sayısınca bölünmesi mümkün olmadığından sanıklar lehine tek vekâlet ücretine hükmedilmesinde bir isabetsizlik bulunmamakla birlikte Avukatlık Kanunu'nun 169. maddesi ile Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 3. maddesi uyarınca avukatın emeği, çabası, işin önemi, niteliği ve davanın süresi göz önünde tutularak tarifede yazılı miktardan az ve üç katından çok olamayacak şekilde avukatlık ücretinin belirlenmesi gerektiği kabul edilmelidir.

Görevi kötüye kullanma suçundan sanıklar ..., ..., ..., ... ve ...'ın beraatlerine ilişkin Fatsa 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 17.01.2012 tarihli ve 402-22 sayılı hükümlerin, katılan vekili ve sanıklar müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 25.02.2015 tarih ve 22577-3521 sayı ile;

"...Sanıkların bahse konu yerin sit alanı vasfında olduğunu bilmediklerine ilişkin beyanları karşısında, öncelikle, suça konu taşınmazın tapu kaydı beyanlar hanesi gözükecek şekilde dosyaya getirtilip, mülkiyetinin belediyeye ait olup olmadığı açıklığa kavuşturulup, beyanlar hanesine korunması gerekli kültür varlığı olduğuna dair şerh konulup konulmadığı, şerh bulunmakta ise, tescil şerhinin hangi Kurul kararına istinaden konulduğu, diğer yandan, bölgenin sit alanı olarak tesciline yönelik 20.10.1979 tarihli Kurul kararının mahallinde mutat vasıtalarla ilan edilip edilmediği, bölgenin bu niteliğinin çevrede yaşayan şahıslar tarafından bilinip bilinmediği, nihayetinde, suça konu yerin sit alanı içerisinde kaldığının sanıklar tarafından bilinmesi gerekip gerekmediğinin tereddütsüz biçimde tespit edilip, diğer yandan suça konu yapının ... isimli şahsa kiralanmasına ilişkin 16.11.2007 tarihli encümen kararlarına, dava dışı ...,...,..., ve isimli şahısların da iştirak ettikleri görülmekle, bu kişiler hakkında görevi kötüye kullanmak suçundan işlem yapılması için Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç ihbarında bulunulup, dava açılması hâlinde her iki dosyanın birleştirilip, suça konu taşınmazın kiralanmasına ilişkin tüm encümen kararlarının bir örneği dosyaya getirtilerek, sanıkların bu kararların alınmasına, dava zamanaşımı süresi içerisinde iştirak edip etmediği hususu araştırılıp, yine sanıklardan ...'ün, 01.01.2008 tarihinde Bolaman Belediyesi'nde işe başladığına ilişkin beyanı karşısında, suça konu taşınmazın son olarak 16.11.2007 tarihli Belediye encümen kararı ile ...'e kiralandığının anlaşılması karşısında, ...'ün hangi tarihte Bolaman Belediyesi'nde fen işleri müdürü olarak göreve başlayıp, suça konu yapının kiralanmasına ilişkin işleme katılıp, katılmadığı tespit edilerek, sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının takdir ve tayini gerektiği gözetilmeksizin, eksik araştırma ve hatalı değerlendirmelerle, atılı suç bakımından sanıkların kastı bulunmadığından beraatlerine ilişkin yazılı şekilde hükmü tesisi," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.

Bozmaya uyan Yerel Mahkemece 11.02.2016 tarih ve 287-80 sayı ile; sanıklar ..., ..., ..., ... ve ...'ın görevi kötüye kullanma suçundan beraatlerine ve sanıkların kendilerini müdafi ile temsil ettirmeleri nedeniyle yürürlükte olan AAÜT’ye göre 1.800 TL vekâlet ücretinin hazineden alınarak sanıklara verilmesine karar verilmiştir.

Bu hükümlerin de sanıklar müdafisi ve katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 03.07.2017 tarih, 1420-5768 sayı ve oy çokluğu ile; vekâlet ücretine ilişkin kısım hükümden çıkartılarak yerine “Yargılama sırasında kendilerini vekil ile temsil ettiren her bir sanık lehine ayrı ayrı 1.800 TL vekalet ücreti takdirine” ibaresinin eklenmesi suretiyle düzeltilerek onanmasına karar verilmiş,

Daire Başkanı A. Er; "Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi vekâlet ücretinin belirlenmesinde davacı veya sanık sayısını ya da suç sayısını değil davaların sayısını esas almıştır. Taraflara yüklenecek avukatlık ücretinin her dava için ayrı ayrı saptanmasını öngörmüştür. Ayrı ayrı dava açılmadıkça vekâlet ücretine ayrı yarı değil tek olarak hükmonulması gerekir. 12.11.1979 tarihli 79/2-229 E- 79/477 K, 16.10.1978 tarihli ve 2/324350 sayılı Ceza Genel Kurulu kararlarında, Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 15.06.2015 tarihli ve 2015/1237 E-2015/3834 K, 5. Ceza Dairesinin 2014/11051 E 2015/11096 K, 6. Ceza Dairesinin 06.02.2015 tarihli ve 2014/11546 E- 2015/1149 K, ve 15. Ceza Dairesinin 24.11.2014 tarihli ve 2013/3461 E- 2014/19523 sayılı kararlarında 12. Ceza Dairesinin müstekâr hâle gelmiş yerleşik kararlarında açıkça davacı, sanık, müdahil, katılan sayısına, suç sayısına sanığın birden çok suç işlemesine değil, davaların sayısı ele alınarak, ücreti vekâletin tayin edilmesi gerektiği hükümler alınmıştır. Yani tek davaya tek ücret verilmesi gerekir demektedirler.

Mahkemeler dosyadaki avukatın emeğini, gayretini, işin önemini ve niteliğini göz önüne alarak Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 4. maddesine göre 3 katına kadar hükmedebilir hükmünü göz önüne alarak fazlaya hükmedebilirler.

Dolayısıyla, sayın çoğunluğun katılan adedi kadar vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekir görüşüne saygılarımla katılmıyorum." düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 22.09.2017 tarih ve 196679 sayı ile;

“İtiraza konu uyuşmazlık, aynı vekille temsil edilen sanıkların vekâlet ücretinin belirlenmesinde, sanık sayısının yada açılan dava sayısının gözönüne alınması gerektiğine ilişkindir.

Bu konunun açıklığa kovuşturulması için 1136 sayılı Avukatlık Kanun'u ile bu Kanun'a uygun olarak düzenlenen Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin ilgili hükümleri gözönüne alınması gerekmektedir.

1136 sayılı Avukatlak Kanunu'nun Avukatlık ücreti başlıklı

Madde 164 – (Değişik : 2/5/2001 - 4667/77 md.)

Avukatlık ücreti, avukatın hukukî yardımının karşılığı olan meblâğı veya değeri ifade eder. Yüzde yirmibeşi aşmamak üzere, dava veya hükmolunacak şeyin değeri yahut paranın belli bir yüzdesi avukatlık ücreti olarak kararlaştırılabilir.

İkinci fıkraya göre yapılacak sözleşmeler, dava konusu para dışındaki mal ve haklardan bir kısmının aynen avukata ait olacağı hükmünü taşıyamaz.

Avukatlık asgarî ücret tarifesi altında vekâlet ücreti kararlaştırılamaz. Ücretsiz dava alınması hâlinde, durum baro yönetim kuruluna bildirilir. (Değişik üçüncü ve dördüncü cümle:13/1/2004 – 5043/5 md.) Avukatlık ücretinin kararlaştırılmamış olduğu veya taraflar arasında yazılı ücret sözleşmesinin bulunmadığı yahut ücret sözleşmesinin belirgin olmadığı veya tartışmalı olduğu veya ücret sözleşmesinin ücrete ilişkin hükmünün geçersiz sayıldığı hâllerde; değeri para ile ölçülebilen dava ve işlerde asgari ücret tarifelerinin altında olmamak koşuluyla ücret itirazlarını incelemeye yetkili merci tarafından davanın kazanılan bölümü için avukatın emeğine göre ilâmın kesinleştiği tarihteki müddeabihin değerinin yüzde onu ile yüzde yirmisi arasındaki bir miktar avukatlık ücreti olarak belirlenir. Değeri para ile ölçülemeyen dava ve işlerde ise avukatlık asgari ücret tarifesi uygulanır.

Dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekâlet ücreti avukata aittir. Bu ücret, iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemez, haczedilemez.

Bunun dışında Türkiye Barolar Birliği Başkanlığından her yıl yayınlanan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre, uygulama yapılmaktadır.

Genel Hükümler

Amaç ve kapsam

Madde 1 – (1) Mahkemelerde, tüm hukuki yardımlarda, taraflar arasındaki uyuşmazlığı sonlandıran her türlü merci kararlarında ve ayrıca kanun gereği mahkemelerce karşı tarafa yükletilmesi gereken avukatlık ücretinin tayin ve takdirinde, 19.03.1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanun'u ve işbu tarife hükümleri uygulanır.

(2) Taraflar arasında akdi avukatlık ücreti kararlaştırılmamış veya kararlaştırılan akdi avukatlık ücretinin geçersiz sayılması hâlinde; mahkemelerce, dava konusu edilen tutar üzerinden bu Tarife gereğince hesaplanacak avukatlık ücretinin altında bir ücrete hükmedilemez. Bu Tarife 1136 sayılı Kanun'un 164 üncü maddesinin dördüncü fıkrası doğrultusunda gerçekleştirilecek olan akdi avukatlık ücreti belirlenmesinde sadece asgari değerin hesaplanmasında dikkate alınır. Diğer hususlar 1136 sayılı Kanun'daki hükümlere tabidir.

(3) Bu Tarife hükümleri altında kararlaştırılan akdi avukatlık ücretleri, Tarife hükümleri üzerinden yapılmış olarak kabul edilir.

Avukatlık ücretinin kapsadığı işler

Madde 2 – (1) Bu Tarifede yazılı avukatlık ücreti kesin hüküm elde edilinceye kadar olan dava, iş ve işlemler ücreti karşılığıdır. Avukat tarafından takip edilen dava veya işle ilgili olarak düzenlenen dilekçe ve yapılan diğer işlemler ayrı ücreti gerektirmez. Hükümlerin tavzihine ilişkin istemlerin ret veya kabulü halinde de avukatlık ücretine hükmedilemez.

(2) Buna karşılık, icra takipleriyle, Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay ve Sayıştayda temyizen ve bölge idare ve bölge adliye mahkemelerinde istinaf başvurusu üzerine görülen işlerin duruşmaları ayrı ücreti gerektirir. Avukatlık ücretinin aidiyeti, sınırları ve ortak veya değişik sebeple davanın reddinde davalıların avukatlık ücreti

Madde 3 – (1) Yargı yerlerince avukata ait olmak üzere karşı tarafa yükletilecek avukatlık ücreti, ekli Tarifede yazılı miktardan az ve üç katından çok olamaz. Bu ücretin belirlenmesinde, avukatın emeği, çabası, işin önemi, niteliği ve davanın süresi göz önünde tutulur.

(2) Müteselsil sorumluluk da dahil olmak üzere, birden fazla davalı aleyhine açılan davanın reddinde, ret sebebi ortak olan davalılar vekili lehine tek, ret sebebi ayrı olan davalılar vekili lehine ise her ret sebebi için ayrı ayrı avukatlık ücretine hükmolunur.

Birden çok avukat ile temsil

Madde 4 – (1) Aynı hukuki yardımın birden çok avukat tarafından yapılması durumunda, karşı tarafa bir avukatlık ücretinden fazlası yükletilemez.

Karşılık davada, davaların birleştirilmesinde ve ayrılmasında ücret

Madde 8 – (1) Bir davanın takibi sırasında karşılık dava açılması, başka bir davanın bu davayla birleştirilmesi veya davaların ayrılması durumunda, her dava için ayrı ücrete hükmolunur.

Ceza davalarında ücret

MADDE 14 – (1) Kamu davasına katılma üzerine, mahkumiyete ya da hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş ise vekili bulunan katılan lehine Tarifenin ikinci kısmın ikinci bölümünde belirlenen avukatlık ücreti sanığa yükletilir.

(2) Ceza hükmü taşıyan özel kanun, tüzük ve kararnamelere göre yalnız para cezasına hükmolunan davalarda Tarifeye göre belirlenecek avukatlık ücreti hükmolunan para cezası tutarını geçemez.

(3) 4.12.2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 141 ve devamı maddelerine göre tazminat için Ağır Ceza Mahkemelerine yapılan başvurularda, Tarifenin üçüncü kısmı gereğince avukatlık ücretine hükmedilir. Şu kadar ki, hükmedilecek bu ücret ikinci kısmın ikinci bölümünün onikinci sıra numarasındaki ücretten az olamaz.

(4) Beraat eden ve kendisini vekil ile temsil ettiren sanık yararına Hazine aleyhine maktu avukatlık ücretine hükmedilir.

(5) Ceza mahkemelerinde görülen tekzip, internet yayın içeriğinden çıkarma, idari para cezalarına itiraz gibi başvuruların kabulü veya ilk derece mahkemesinin kararına yapılan itiraz üzerine, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması halinde işin duruşmasız veya duruşmalı oluşuna göre ikinci kısım birinci bölüm 1. sıradaki iş için öngörüldüğü şekilde avukatlık ücretine hükmedilir. Ancak başvuruya konu idari para cezasının miktarı Tarifenin ikinci kısım birinci bölüm 1. sıradaki iş için öngörülen maktu ücretin altında ise idari para cezası kadar avukatlık ücretine hükmedilir.

Ayrıca 05.03.1941 gün ve 50/7 sayılı İçtihatı Birleştirme Genel Kurulunun Kararına göre, avukatlık ücretinin, muhakeme masraflarından olduğunu belirterek katılanın temyizi üzerine hükmün ücreti vekalete ilişkin uygulamanın yanlışlığının sanık lehine bozma olarak kabul edilmesinin gerektiği itirazen kabul edildiği,

29.05.1957 gün, 4/16 sayılı içtihatı birleştirme kararına göre, vekalet ücreti yargılama giderlerinden sayıldığı ve mahkemesince resen hükmedilmesi gerektiği,

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 07.02.1972 gün ve 447/72 sayılı ve 07.06.1971 tarihli ve 497/209 sayılı kararlarında vekâlet ücretinin yargılama giderlerinde olduğu kabulüyle, bu ücretin aynı zamanda, şahsi hak niteliğinde olduğu ve ilgili tarafın temyiz itirazlarında açıkça ileri sürmüş olması gerektiği, kişisel hakkı temyiz dilekçesinde ileri sürmediği takdirde vekâlet ücreti yönünden lehe yada aleyhe bir temyiz incelemesi yapılmayacağı belirtilmektedir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun, 16.10.1978 tarih ve 2-324/350 sayılı ilamıyla, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi, vekâlet ücretinin tayininde esas ve ilke olarak davacı veya sanıkların adedini yada bir sanığın birden çok suç işlemiş olmasını değil, usulünce açılan ve avukat tarafından takip olunan davalınn adedini ele almakta ve taraflara yükletilecek avukatlık parasının her dava için ayn ayn tayinini öngörmüş bulunmaktadır. Buna göre, ayrı ayrı dava açılmadıkça ücreti vekâletin de ayrı ayrı tayin ve takdiri mümkün değildir. Özellikle yukarıya aynen alınan 9. madde hükmü bu görüşü açık bir biçimde doğrulamaktadır. Olayımızda ise açılan dava tek olduğuna göre, şahsi davacılar lehine tek vekâlet ücreti tayini gerektiğine karar verilmiştir.

Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde;

Sanıklar ..., ..., ..., ... ve ... hakkında Fatsa ilçesi Bolaman Beldesi Kale Mahallesinde bulunan ve 2. derece sit alanı olarak tescil edilen 4651 parsel sayılı taşınmaz üzerine betonarma nitelikte inşa edilen yapının sanıklar tarafından ... isimli kişiye yasalara uygun olmayan şekilde kiralanması ve ruhsat verilmesi suretiyle görevi kötüye kullanmak suçunu işlediği ileri sürülerek kamu davası açılmış ise de, sanıklar hakkında görevi kötüye kullanmak suçunun kasıt öğesinin gerçekleşmediği anlaşıldığından; CMK nın 223 maddesinin 2-c maddesi gereğince sanıkların ayrı ayrı beraatlerına,

Beraat eden sanıklar ..., ..., ..., ..., ... davada kendini vekille temsil ettirdikleri için avukatlık asgari ücret tarifesinin 13/5. maddesine göre hesaplanan maktu 1.250 TL vekâlet ücretinin hazineden alınarak sanıklar müdafisine verilmesine, yargılama giderlerinin kamu üzerinde bırakılmasına, karar verildiği,

Avukatlık asgari ücret tarifesinin, avukatlık ücretinin sınırlarını belirleyen 3. maddesince;

Yargı yerlerince karşı tarafa yükletilecek avukatlık ücreti, tarifelerde yazılı miktarlardan az ve üç katından çok olamaz. Yargı yerlerince avukata ait olmak üzere karşı tarafa yükletilecek avukatlık ücreti, ekli tarifede yazılı miktardan az ve üç katından çok olamaz. Bu ücretin belirlenmesinde, avukatın emeği, çabası, işin önemi, niteliği ve davanın süresi göz önünde tutulur. Hükmünü ve yine karşılık davada, davaların birleştirilmesinde veya ayrılmasında ücret, başlıklı 8. maddesi ise: (Bir davanın takibi sırasında, karşılık dava açılması veya başka bir dâvanın bu dava ile birleştirilmesi yahut davaların ayrılması durumlannda, her dava ayrı ücreti gerektirir) hükmünü içermektedir.

Bu hükümlerden anlaşılacağı üzere, avukatlık asgari ücret tarifesi, vekâlet ücretinin tayininde esas ve ilke olarak, davacı veya sanıkların adedini ya da bir sanığın birden çok suç işlemiş olmasını değil, usulünce açılan ve avukat tarafından takip olunan davaların adedini ele almakta ve taraflara yükletilecek avukatlık parasının, her dava için ayrı ayrı tayinini öngörmüş bulunmaktadır. Buna göre, ayrı ayrı dava açılmadıkça, ücreti vekâletin de ayrı ayrı tayin ve takdiri mümkün bulunmamaktadır.

Ancak, mahkemeler dosyadaki avukatın emeğini, gayretini, işin önemini ve niteliğini göz önüne alarak Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 4. maddesine göre 3 katına kadar hükmedebilir hükmünü göz önüne alarak fazlaya hükmedebilme olanağına sahiptirler

Bu itibarla; Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 03.07.2017 tarih ve 1420-5768 sayı ile, yargılama sırasında kendilerini vekil ile temsil ettiren ve beraatlerine karar verilen her bir sanık için ayrı vekâlet ücreti takdir edilmesi gerektiği gözetilmeden, sanıkların kendilerini aynı müdafii ile temsil ettirdiği gerekçesi ile sanıklar lehine tek vekâlet ücretine hükmedilmesine ilişkin bozma ve buna ilişkin düzeltilerek onama kararının itirazen kaldırılarak, Yerel Mahkeme kararının onanması gerektiği," görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.

CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 12. Ceza Dairesince 11.12.2017 tarih, 5336-10083 sayı ve oy çokluğuyla ile; itiraz nedeninin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

CEZA GENEL KURULU KARARI

Sanık Şekip Özdemir hakkında 2863 sayılı Kanun’a muhalefet suçundan zamanaşımı nedeniyle verilen düşme kararı Özel Dairece düzeltilerek onanmak suretiyle kesinleşmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme, sanıklar ..., ..., ..., ... ve ... hakkında görevi kötüye kullanma suçundan kurulan beraat hükümleri ile sınırlı olarak yapılmıştır.

Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; birden fazla sanığın tek müdafi ile temsil edilmesi ve yargılama sonucunda sanıklar hakkında beraat kararı verilmesi hâlinde, Hazinenin sanıklara ödeyeceği avukatlık ücretinin, her bir sanık lehine ayrı ayrı mı, sanıkların tümü için sadece bir avukatlık ücretine mi, yoksa Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'ne göre gösterilen asgari sınırın üç katına kadar ücret takdir edilerek sanıklar lehine eşit olarak mı hükmedileceğinin belirlenmesine ilişkindir.

İncelenen dosya kapsamından;

Fatsa Cumhuriyet Başsavcılığının 14.09.2009 tarihli ve 946-432 sayılı iddianamesi ile; Bolaman Belediyesinde çalışan sanıklar ..., ..., ..., ... ve ...’ın, korunması gerekli ikinci derece sit alanı olarak tescil edilen sınırlar dahilinde yer alan, Ordu İli, Fatsa ilçesi, Bolaman beldesi, 4651 parsel sayılı taşınmaz üzerine betonarme nitelikte inşa edilen yapıyı inceleme dışı sanık ...’e kiralamak suretiyle görevlerini kötüye kullandıklarından bahisle TCK’nın 257/1 ve 53. maddeleri uyarınca cezalandırılmalarına karar verilmesi istemiyle kamu davası açıldığı,

Fatsa 1. Asliye Ceza Mahkemesince, sanıkların atılı suçtan beraatlerine karar verildiği, hükümlerin sanıklar müdafisi ve katılan vekili tarafından temyiz edildiği,

Yargıtay 12. Ceza Dairesince 25.02.2015 tarih ve 22577-3521 sayı ile; sanıklar hakkında kurulan beraat hükümlerinin eksik kovuşturma ile hüküm kurulması isabetsizliğinden bozulmasına karar verildiği,

Bozmaya uyan Fatsa 1. Asliye Ceza Mahkemesince 11.02.2016 tarih ve 287-80 sayı ile; sanık ...’ün atılı suçtan CMK 223/2-a; diğer sanıklar ..., ..., ... ve ...’ın ise CMK 223/2-e maddesi gereğince beraatlerine, sanıkların kendilerini müdafi ile temsil ettirmeleri nedeniyle yürürlükte olan AAÜT'ye göre maktu vekâlet ücreti olan 1.800 TL’nin hazineden alınarak sanıklara verilmesine karar verildiği, hükümlerin katılan vekili ve sanıklar müdafisi tarafından temyiz edildiği, sanıklar müdafisinin temyiz isteminin vekâlet ücretinin sanıklar lehine ayrı ayrı verilmesi gerektiği istemiyle vekâlet ücretine hasredilerek yapıldığı,

Sanıklar ..., ... ve ...’ın Fatsa 2. Noterliğinin 15.01.2010 tarihli ve 358 sayılı, sanık ...’nun Fatsa 1. Noterliğinin 19.10.2009 tarihli ve 10573 sayılı, sanık ...’ün ise Fatsa 1. Noterliğinin 15.09.2008 tarihli ve 9069 sayılı vekâletnameleri ile Av. ...’ı vekil tayin ettikleri, anılan vekâletnamelerin kovuşturma aşamasında dosyaya ibraz edildiği, Av. ...’ın sanıklar müdafisi sıfatıyla bozma öncesi ve sonrasındaki oturumlara katılarak Yerel Mahkemece verilen hükümleri temyiz ettiği,

Anlaşılmaktadır.

5271 sayılı CMK'nın "Yargılama giderleri" başlıklı 324. maddesi;

"(1) Harçlar ve tarifesine göre ödenmesi gereken avukatlık ücretleri ile soruşturma ve kovuşturma evrelerinde yargılamanın yürütülmesi amacıyla Devlet Hazinesinden yapılan her türlü harcamalar ve taraflarca yapılan ödemeler yargılama giderleridir.

(2) Hüküm ve kararda yargılama giderlerinin kimlere yükletileceği gösterilir.

(3) Giderlerin miktarı ile iki taraftan birinin diğerine ödemesi gereken paranın miktarını mahkeme başkanı veya hâkim belirler.

(4) Devlete ait yargılama giderlerine ilişkin kararlar, Harçlar Kanunu hükümlerine göre; kişisel haklara ilişkin kararlar, 9.6.1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu hükümlerine göre yerine getirilir. Devlete ait yargılama giderlerinin 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 106 ncı maddesindeki terkin edilmesi gereken tutarlardan az olması halinde, bu giderin Devlet Hazinesine yüklenmesine karar verilir.

(5) Türkçe bilmeyen ya da engelli olan şüpheli, sanık, mağdur veya tanık için görevlendirilen tercümanın giderleri, yargılama gideri sayılmaz ve bu giderler Devlet Hazinesince karşılanır." şeklinde düzenlenerek, avukatlık ücretlerinin yargılama giderleri kapsamında olduğu açıkça belirtilmiştir.

Konuyla ilgili 26.05.1935 tarihli ve 111-7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; "Ceza davalarındaki yargılama giderlerinin hükmün tamamlayıcı bir parçası olduğu," sonucuna ulaşılmıştır.

1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun "Avukatlık ücret tarifesinin hazırlanması" başlıklı 168. maddesi;

"Baronun yönetim kurulları, her yıl Eylül ayı içerisinde, yargı yerlerindeki işlemler ile diğer işlemlerden alınacak avukatlık ücretinin asgarî hadlerini gösteren birer tarife hazırlayarak Türkiye Barolar Birliğine gönderirler.

Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulunca, baro yönetim kurullarının teklifleri de göz önüne alınmak suretiyle uygulanacak tarife o yılın Ekim ayı sonuna kadar hazırlanarak Adalet Bakanlığına gönderilir...

Avukatlık ücretinin takdirinde, hukukî yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan tarife esas alınır." şeklinde düzenlenmiştir. Yargı yerlerindeki işlemler ile diğer işlemlerden alınacak avukatlık ücretinin belirlenmesi görevi Türkiye Barolar Birliğine verilmiş olup avukatlık ücretinin takdirinde, hukuki yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan tarifenin esas alınacağı kabul edilmiştir.

1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 168. maddesi uyarınca Türkiye Barolar Birliği tarafından hazırlanıp 02.01.2019 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren ve karar tarihinde uygulanması gereken 2019 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 14/4. maddesinde ise; "Beraat eden ve kendisini vekil ile temsil ettiren sanık yararına Hazine aleyhine maktu avukatlık ücretine hükmedilir." şeklinde düzenlemeye yer verilmiştir.

Kanuni düzenlemeler ve içtihadı birleştirme kararı ışığında, hükmün tamamlayıcı parçası olan yargılama giderlerinin hüküm ve kararlarda gösterilmesi, giderlerin kim tarafından karşılanacağının belirtilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda mahkemece yargılama giderleri içerisinde bulunan avukatlık ücretleri de kararda gösterilmeli ve ücretlerin hangi tarafça karşılanacağı belirtilmelidir. Aksine bir uygulama CMK'nın 324. maddesine aykırılık oluşturmaktadır. Nitekim Ceza Genel Kurulunun 09.10.2012 tarihli ve 301-1800 sayılı kararında da aynı husus vurgulanmıştır.

Avukatlık Asgari Ücret Tarifelerinin kanuni dayanağı, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'dur. Anılan Kanun'un 169. maddesinde yer alan "karşı tarafa yükletilme" kuralının ceza muhakemesi bakımından kanuni dayanağı ise CMK'nın 324. maddesi olup bu maddenin birinci fıkrasında belirtilen "tarifesine göre ödenmesi gereken avukatlık ücretleri" ifadesi ile CMK'da yargılama gideri olarak kabulen edilen avukatlık ücretinin Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'ne göre ödeneceği kabul edilmiştir.

Avukatlık Kanunu'nun "Avukatlık ücreti" başlıklı 164. maddesi; "Avukatlık ücreti, avukatın hukukî yardımının karşılığı olan meblâğı veya değeri ifade eder.

Yüzde yirmibeşi aşmamak üzere, dava veya hükmolunacak şeyin değeri yahut paranın belli bir yüzdesi avukatlık ücreti olarak kararlaştırılabilir.

İkinci fıkraya göre yapılacak sözleşmeler, dava konusu para dışındaki mal ve haklardan bir kısmının aynen avukata ait olacağı hükmünü taşıyamaz.

Avukatlık asgarî ücret tarifesi altında vekâlet ücreti kararlaştırılamaz. Ücretsiz dava alınması halinde, durum baro yönetim kuruluna bildirilir...

Dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekâlet ücreti avukata aittir. Bu ücret, iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemez, haczedilemez.” şeklinde düzenlenmiş olup avukatlık ücretinin, avukatın hukuki yardımının karşılığı olan meblağı veya değeri ifade ettiği, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi altında vekâlet ücreti kararlaştırılamayacağı ve dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekâlet ücretinin avukata ait olduğu kabul edilmiştir.

Öte yandan CMK'nın "Beraat veya ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilmesi hâlinde gider" başlıklı 327. maddesi; "(1) Hakkında beraat veya ceza verilmesine yer olmadığına karar verilen kişi, sadece kendi kusurundan ileri gelen giderleri ödemeye mahkûm edilir.

(2) Bu kişinin önceden ödemek zorunda kaldığı giderler, Devlet Hazinesince üstlenilir." şeklinde düzenlenmiştir. Bu hükme göre, hakkında bir ceza davası açılan kişi ile ilgili olarak yapılan yargılama sonucunda, kişinin beraatine karar verilmiş ise yargılama giderleri sanığa yüklenemez. Ancak sanık, kendi kusuru ile sebep olduğu giderleri ödemeye mahkûm edilir. Sanığın önceden ödemek zorunda kaldığı yargılama giderleri de Devlet Hazinesince karşılanır. Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 14/4. maddesine göre de beraat eden ve kendisini vekil ile temsil ettiren sanık yararına ve Hazine aleyhine yargılama gideri olarak kabul edilen maktu avukatlık ücretine hükmedileceği kabul edilmiş olup CMK ile Tarife arasında bu yönüyle paralellik bulunduğu söylenebilir.

Avukatlık Kanunu'nun "Yargı mercilerine karşı tarafa yükletilecek avukatlık ücretinin miktarı" başlıklı 169. maddesi; "Yargı mercilerince karşı tarafa yükletilecek avukatlık ücreti, avukatlık ücret tarifesinde yazılı miktardan az ve üç katından fazla olamaz." şeklinde düzenlenmiştir. Diğer taraftan, anılan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin, avukatlık ücretinin sınırlarını belirleyen 3. maddesi; "Yargı yerlerince avukata ait olmak üzere karşı tarafa yükletilecek avukatlık ücreti, ekli Tarifede yazılı miktardan az ve üç katından çok olamaz. Bu ücretin belirlenmesinde, avukatın emeği, çabası, işin önemi, niteliği ve davanın süresi göz önünde tutulur." hükmünü içermektedir. Bu iki hüküm birlikte değerlendirildiğinde yargı mercileri tarafından karşı tarafa yükletilecek avukatlık ücreti; avukatın emeği, çabası, işin önemi, niteliği ve davanın süresi göz önünde tutularak Tarife'de yazılı miktardan az ve bu miktarın üç katından çok olamayacak şekilde belirlenecektir.

Diğer yandan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin "Karşılık davada, davaların birleştirilmesinde veya ayrılmasında ücret" başlıklı 8. maddesi ise; "Bir davanın takibi sırasında karşılık dava açılması, başka bir davanın bu davayla birleştirilmesi veya davaların ayrılması durumunda, her dava için ayrı ücrete hükmolunur." düzenlemesini içermektedir.

Avukatlık Kanunu'nun 171. maddesinde ise "Avukat üzerine aldığı işi kanun hükümlerine göre ve yazılı sözleşme olmasa bile sonuna kadar takip eder." şeklinde bir düzenleme bulunmaktadır. Bu düzenlemeye göre avukat, iş (yani avukatlık sözleşmesi) son bulana kadar takiple mükelleftir. Öte yandan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 2. maddesindeki "Bu tarifede yazılı avukatlık ücreti kesin hüküm elde edilinceye kadar olan dava, iş ve işlemler ücreti karşılığıdır." hükmü de göz önüne alındığında ceza yargılamasında işin, kesin hüküm elde edilince sona erdiğinin kabul edildiği anlaşılmaktadır.

Bu düzenlemelerden anlaşılacağı üzere Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi, vekâlet ücretinin tayininde esas ve ilke olarak sanıkların adedini ya da bir sanığın birden çok suç işlemiş olmasını değil, usulünce açılan ve avukat tarafından takip olunan dava dosyası adedini ele almakta ve taraflara yükletilecek avukatlık ücretinin her dava dosyası için ayrı ayrı tayinini öngörmüş bulunmaktadır. Buna göre ayrı ayrı dava açılmadıkça vekâlet ücretinin de ayrı ayrı tayin ve takdiri mümkün değildir. Nitekim Ceza Genel Kurulunun 16.10.1978 tarihli ve 324-350 sayılı, 12.11.1979 tarihli ve 299-477 sayılı, 26.01.1981 tarihli ve 439-9 sayılı, 14.03.2019 tarihli ve 6-214 sayılı kararlarında da bu sonuca varılmıştır.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Bolaman Belediyesinde çalışan sanıklar ..., ..., ..., ... ve ...’ın, korunması gerekli ikinci derece sit alanı olarak belirlenen sınırlar dahilinde yer alan, Ordu ili, Fatsa ilçesi, Bolaman Beldesi, 4651 parsel sayılı taşınmaz üzerine betonarme nitelikte inşa edilen yapıyı inceleme dışı sanık ...’e kiralamak suretiyle görevlerini kötüye kullandıklarından bahisle sanıkların TCK’nın 257/1 ve 53. maddeleri uyarınca cezalandırılmaları istemiyle kamu davası açıldığı, yargılama sonucu Yerel Mahkemece verilen beraat kararlarının sanıklar müdafisi ve katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece bozulmasına karar verildiği, bozma üzerine dosyayı ele alan Yerel Mahkemece sanıkların beraatlerine, sanıkların kendilerini müdafi ile temsil ettirmeleri nedeniyle karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’ne göre 1.800 TL vekâlet ücretinin hazineden alınarak sanıklara verilmesine karar verildiği, hükümlerin katılan vekili ve sanıklar müdafisi tarafından temyiz edildiği, sanıklar müdafisinin temyiz isteminin vekâlet ücretinin sanıklar lehine ayrı ayrı verilmesi gerektiği istemiyle vekâlet ücretine hasredilerek yapıldığı anlaşılmıştır.

Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin vekâlet ücretinin tayininde sanıkların adedini ya da bir sanığın birden çok suç işlemiş olmasını değil, usulünce açılan ve avukat tarafından takip olunan dava dosyalarının sayısını esas ve ilke olarak alması, taraflara yükletilecek avukatlık ücretinin her dava dosyası için ayrı ayrı tayinini öngörmesi, ayrı ayrı dava açılmadıkça vekâlet ücretinin de ayrı ayrı belirlenmesinin ve sanıklara sunulan avukatlık hizmetinin bölünmesinin mümkün bulunmaması, avukatlık ücretinin temyiz aşaması da dahil kesin hüküm elde edilinceye kadar yapılan işin karşılığı olması, her ne kadar Tarife'nin 14. maddesinin dördüncü fıkrasında sanık yararına avukatlık ücretine hükmedileceği düzenlenmiş ise de Avukatlık Kanunu'nun 164. maddesinin son fıkrasında yer alan "Dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekalet ücreti avukata aittir." ve Tarife'nin 3. maddesindeki "Yargı yerlerince avukata ait olmak üzere karşı tarafa yükletilecek avukatlık ücreti..." şeklindeki düzenlemeler göz önüne alındığında karşı tarafa yüklenecek vekâlet ücretinin avukata ait olduğunun kabul edilmesi, yine bu ücretin belirlenmesinde, avukatın emeği, çabası, işin önemi, niteliği ve davanın süresi göz önünde tutulacak olup sanık sayısının tek başına ücretin belirlenmesinde kriter kabul edilmemesi hususları gözetildiğinde, yargılandıkları aynı dava dosyasında aynı suçtan yargılanan birden fazla sanığın tek müdafi ile temsil edilmesi ve yargılama sonucunda sanıklar hakkında beraat kararı verilmesi sebebiyle, müdafi tarafından sanıklara sunulan avukatlık hizmetinin sanık sayısınca bölünmesi mümkün olmadığından sanıklar lehine tek vekâlet ücretine hükmedilmesinde bir isabetsizlik bulunmamakla birlikte Avukatlık Kanunu'nun 169. maddesi ile Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 3. maddesi uyarınca avukatın emeği, çabası, işin önemi, niteliği ve davanın süresi göz önünde tutularak tarifede yazılı miktardan az ve üç katından çok olamayacak şekilde avukatlık ücretinin belirlenmesi gerektiği kabul edilmelidir.

Bu itibarla, haklı nedene dayanan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire kararının kaldırılmasına, dosyanın avukatlık ücretinin belirlenerek yeniden karar verilmesi için Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.

Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Ceza Genel Kurul Üyesi; itirazın reddine karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.

SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,

2- Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 03.07.2017 tarihli ve 1420-5768 sayılı düzeltilerek onama kararının KALDIRILMASINA,

3- Dosyanın, avukatlık ücretinin belirlenerek yeniden karar verilmesi için Yargıtay 12. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 01.06.2021 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.

Öne Çıkanlar